Tutuklamaların son ayağı da gerçekleştirilip delliller kabaca da olsa ,dökerek saçarak da olsa tamamlanmış, aynı anda tüm sanıklar birer polis ordusuyla İstanbula doğru yola çıkarılmıştı.Çığırtkan basın savaş kazanmış muzaffer edasıyla, canlı yayınlar yapıyor bundan sonra olabileceklerin kehanetinde bulunuyordu.Gerçi kehanette değildi. Adeta yönlendiriyordu ilgili kimseleri.Zaten bu olayın çıkışı da öyle olmamış mıydı? Amerika`daki babalarından emir alınmış ve onun talimatıyla gerek gazete yoluyla ,gerekse televizyonlar aracılığıyla başlatılmamış mıydı bu operasyon.Aynı araçta mecburi seyahat yapan Kadir abi ve Sezer abi ,bunları konuşuyordu yol boyunca...Arabayı hızlı kullanan şöför birkaç kez uyarılmıştı virajlarda,dönüşlerde...Ancak şöför aldırış etmiyordu Sezer abinin uyarılarına da ,lakayt kalması çileden çıkarmıştı sinirleri boşalmış,gerilmiş Sezer abiyi.Kadir abiye bir işaret etti kaş gözle,``Nasıl olur da aldırış etmezdi ,nasıl olur da takmazdı...``Öyle bir ani hareketle olduğu oturduğu yerde dönüşü vardı ki... bekçi niyetine yanlarında olan polislerin şaşkınlığı yüzlerinden okunuyordu.

Dönmesiyle birlikte elindeki kelepçeyle cama vurması bir olmuş,cam buzdan bir kale gibi darmadağın olmuştu.Şöförün kafasına gelen bir iki cam parçası onu yaralamış sersemletmişti.Araç bir iki sağa sola savrulmadan sonra durabilmiş ,şöför söylenerek aşağı inmişti.
-Alın şu deliyi başımdan ,diyordu.Diğer polisler Sezer abiyi şöföre yakın olan koltuktan uzaklaştırmış,dahası kırık camın olduğu yere biri oturmuştu.Ancak artık camsızdı ve Sezer abiyi durdurmak mümkün değildi yol boyunca ,konuşurken bile ikaz ve uyarılarına devam ediyordu.``Yavaş oğlum,yol sade senin değil,tabakhaneye mok mu götürüyorsun.Vallahi uzağız diye kendine güvenme,uçarım...dalarım...``

Şöförün anasından emdiği süt burnundan gelmişti. Yol boyunca da hız limitini aşamamıştı.
Kadir abi bir yandan Sezer abiyi yatıştırmaya çalışıyor, diğer yandan içinde bulundukları durumu ve nasıl kurtulacaklarını düşünüyordu.
``Bu bir çamur,``dedi Sezer abiye dönüp.``Suçsuz olduğumuz ispatlansa bile dostların,arkadaşların,edebiyatçıların gözünde artık Ergenekoncuyuz.Ne yapacağız Sezer hanım...``dedi.

Sezer hanım başka modlardaydı.Bugün akşam başbakan krizle ilgili konuşurken küresel krizden nasıl yararlanırız demişti de ona öyle bir kızmıştı ki...Şimdi aynı durumdaydı iç dünyasında.Nasıl olur da bu saçma sapan operasyondan milletin uyanışı çıkarılabilirdi.Mümkün müydü,üzerine ölü toprağı serili bu ulus uyansın ve kurtuluşuna vesile olacak eylemlere girişsin.

Sezer hanım köklerden balkanlıydı.Yıllar önce orayı terkederken babası ,dedesi yaşamıştı benzer sıkıntıları.Düşman önce içini boşaltmıştı balkanlarda yaşayan Türk ulusunun ,sen Boşnak`sın...sen Arnavut`sun...sen Çingene`sin diyerek de sonrasında hepsini ya öldürmüş ya asimile etmiş ya da ata dede yurdundan kovmuştu.
Babası bunu sık sık anlatırdı da ,``Aman ha kızım,yavrum! düşmanın oyununa gelmeyesiniz.Siz Boşnak da olsanız, kanız canınız Türk`tür derdi.

Madem bu ülkede yaşıyoruz,ekmeğini yiyip acılarına katık oluyoruz, elbette Türkoğlu Türküm demişti de son cümlesi oldukça sesliydi.Polislerin ve Kadir abinin bakışlarında şaşkınlık vardı...Belki de onun yapabileceği fevrilikten korkmuşlardı.Kadir abi gülümseyerek dizlerine dokundu Sezer abinin...Hafifçe eğilerek kulağına,
-Acaba bizi bu hale getirenler,bu saçmalığın metası yapanlar ne kadar Türk`tür ,dedi.

Hayli zorlu geçmişti İzmir İstanbul arası ,özellikle şöföre ve yanındaki polislere.Bir an önce emaneti teslim edip kurtulmak istiyorlardı.Bu kadının şirretinden çenesinden...Çok da bilgiçti,bilmediği bir konu yoktu,siyasi kimliği muhalefet kokuyordu ...Özellikle hali hazırdaki iktidara karşı.

Diğer yandan Denizli Tutukluları, İlyas ve Mehmet de İzmir çıkışında dahil edilmişti aynı konvoya.Özellikle kroki üzerinde duracakları yerler önceden çizilmiş , belirlenmişti.Yemek ,ihtiyaç molası için daha çok polis karakollarının olduğu yerler seçiliyor,önceden telsizle ortam hazırlanıyor ,sonra kelepçeli olarak tutuklular indiriliyordu.İşte bu anlarda aynı masa etrafında dört tutuklunun etrafında polis ordusu görev alıyordu.Dışardan kimsenin yaklaşmasına müsade edilmiyordu.

Sanaldan birbirlerini tanıyan bu tutuklular ilk kez tanışıyorlardı.İlyas yazılarından tanıdığı Sezer abiyi böyle de olsa tanımaktan mutlu olmuştu.Onun özentisiz kimliği ,dobra dobralığı etkilemişti İlyas`ı siyasi olarak ayrı düşünseler de, dostluk adına ilk adım olmuştu bu olağan dışı tanışma.

Mehmet ise içinde bulunduğu çıkmazın ruh haliyle,dalgındı bugün...Etrafında yaşanan olaylardan,kişilerden habersizdi.İlyas`a sordu bu kişilerin kim olduğunu.İlyas onların da İzmir ayağından tutuklanan Kadir abiyle,Sezer abi olduğunu söyleyince şaşırmıştı...

Birkaç kez molalarda biraraya gelmişlerdi,kısa da olsa birbirlerini tanımak adına,hele ki sezer ablayı tanımak adına büyük bir fırsat olmuştu .

İstanbul emniyeti alarmdaydı,olabilecek ,doğabilecek olumsuzluklar için.Telsizlerle İstanbul hudutları içinde olduğunu belirten ekibi bir polis ordusu karşılıyor ve terörle mücadele şubesine kadar eskortluk yapıyorlardı.

Zaten İstanbul ayağında tutuklanan Mozan ,Gülyuva ve Necla en önce şubeye getirilenler olmuş önce adli tabipliğe götürülerek sağlık muayenesinden geçirilmişti.İzmir ve Denizli ayağıda şubeye dahil olmuştu da Kayseri ayağında bir aksama vardı.Telsizlerden henüz İstanbul`a gelemedikleri söyleniyordu.Polis alarmdaydı.Gecenin hayli ilerlemiş saatine kadar ayakta olan emniyet birimleri son ayağın da getirilmesini bekliyordu....

Gece on bir gibi, nihayet Kayseri tutukluları da getirilnmiş hemen adli tabipliğe sevkedilmişti. Görevli polisler alarm durumu kaldırıldığı için derin bir nefes almışlardı...

Oysa unutulan bir ekip vardı .Konya ayağıydı bu. Sami ve Cihat...Gerçi onların tutuklanması daha çok sitenin üyelerinin tutuklanmasıyla ilgiliydi.Suçları, sahip oldukları sitenin Ergenekonculara bilerek ya da bilmeyerek kullandırılmasıydı.Gecikmeli olsa da onlar da İstanbul hudutlarındaydı ve görevli polislerle eskort eşliğinde adli tabipliğe sevk edilmişti.
( Kayıp Yazar Devam/ 13 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 30.07.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.