Adım Zeynep benim. Ama babam balım der hep bana. İşten
gelir gelmez elbiselerini de çıkarmadan hemen sarılır boynuma.Koklar saçlarımı.
Öper yanaklarımdan. Balım der balım. Annem de bazen kızım, peteğim, balım der
ya babam başka der. Koca dağlar gibidir benim babam. Her şeyi bilir o.Hiç
kimseden korkmaz. En ağır eşyaları o
kaldırır. Her şeyi ama her şeyi o tamir eder. Bozulan oyuncaklarımı bile o
tamir eder. Bazan birkaç gün gelmediği olur. Bazan gece geç saatlerde gelir.
Derin uykuda olsam da hissederim ama. Beni görmeden,üzerimi örtmeden, saçlarımı
koklamadan uyumaz benim babam.
Babam
bir sürü boya kalemi aldı. Kitap, defteri, su matarası.Hatta birde ışıklı spor
ayakkabısı.Anaokuluna yazdırıcaklar beni bu yıl.Kocaman kız olmuşum.Öyle
diyorlar.Beş yaşına girmişim artık.Belli etmiyorum ama korkuyorum biraz.Ben
orda acıkırsam susarsam.Çişim gelirse hele ne olacak.Keşke annemde benimle
gelse.
Bugün
hiç hatırlamadığım kadar çok korktum. Annem. Bugün annem öyle çok ağladı ki.
Bağırdı haykırdı. Sonunda yığıldı kaldı.Askerler geldi eve.Sonra komşular
doldu. Herkes ama herkes ağlıyordu. Neyse ki birkaç saat sonra babaannem geldi.
Dedem geldi. Akşama doğru annaannem, amcalarım dayılarım. Herkes ama herkes
ağlıyordu. Babaannem koynuna soktu beni. Balım dedi. Kokladı, kokladı
ağladı.Çok korktum ben.Annemi istedim çok. Ama izin vermediler onun yanına
gitmeme. Bir anneannem bir babaannem bir dedem aldı kucağına. Evimiz dolup
dolup taştı. Hiç gitmediler, hepsi bizde kaldı. Bize hiç bu kadar misafir
gelmemişti.
Sabah
kalktığımda yine herkes ağlıyordu. Soruyordum ama, bana kimse bir şey demiyordu
ki. Keşke babam gelseydi şimdi. O anlatırdı bana neler olduğunu. Annem hala
bana çok uzaktı. Hasta gibiydi. Gözleri şişmişti.Ama ağlamıyordu şimdi.Yanına
sokuldum usulca.”Zeynebiiiiiiiiiiiiiiiiim” diye bir çığlık attı.Aldı beni
koynuna sıkı sıkı sarıldı.Yine bu kez haykırarak ağlamaya başladı.Korktum
biraz.Bende ağlamaya başladım sonra.
Bir
süre sonra bir asker arabası yanaştı kapıya.Annem ben ve dedem bindik.
--Nereye
gidiyoruz ? dedim. Annem cevap vermedi. Arabada kimse konuşmuyordu.Annem yine
içli içli ağlıyordu.
Burayı
tanıyordum. Şehrin ortası idi burası.Babam getirmişti beni buraya. Babam
elimden tutmuş gezdirmişti buralarda. Hatta şu arka taraftan bana o kırmızı
ayakkabıyı almıştı. Bir defasında annemle toka, çorap ve oyuncak almıştık. Ama
çok az insan vardı o zamanlar. Şimdi buralar dolmuş taşmıştı. Hiç bu kadar
kalabalığı bir arada görmemiştim ben. Ne çok insan vardı. Asker ağabeyler,
polis ağabeyler hep sıraya dizilmişler, arkalarında bir çok amcalar ağabeyler
ablalar vardı. Ara sıra bağırıyorlardı.”Şehitler ölmez vatan bölünmez”
diyorlardı. Ablalar teyzeler hep ağlıyordu yine. Ardından kamyona benzer, ama
daha küçük bir araba usulca yanaştı kalabalığın arasına. Üzerinde bayrağa
sarılı büyük bir kutu vardı. Annemim feryadı ile irkildim birden. Gitti sarıldı
o kutuya. Amcalarım dayılarım, babaannem, annaannem hepsi ağlıyordu. Ufff babam
nerdeydi şimdi. O beni alırdı şimdi kucağına.Ardından Yaşlı bir asker amca
yaklaştı yanıma.Omzunda bir sürü yıldız vardı.Beni kucağına aldı.Öptü
yanaklarımdan.Kokusu… Babam gibi kokuyordu.Asker elbisenin üzerinde bir resim
vardı.Uzandım baktım. Eveeet bu babamın resmi idi. Sonra diğer asker amcalar.
Hepsinde hepsinde babamın resmi vardı. Şaşırdım biraz.
Gelmem,
ben annemle kalacağım diye ağlasam da dinlemediler beni. Teyzem, geldiğimiz
asker arabası ile beni evimize geri getirdi. Bir şeyler yedirmeye çalıştı bana.
Yok, bana ne, yemeyecektim.Annem gelmeden yemeyecektim.
Birkaç
gün sürdü bu kalabalık. Sonra yavaş yavaş boşaldı evimiz. Dedem, amcam, dayım,
annaannem ve babaannem kaldı. Annem hep kendi aleminde idi. Hep susuyordu.
Bazan kesik kesik hıçkırıyor ağlıyor sonra gene susuyordu. Babam nerdeydi
sanki. Neden gelmiyordu. Anneme soruyordum cevap vermiyordu. Dedeme soruyordum,
kocaman adam hemen ağlıyordu. Babaannem de beni alıp hemen öbür odaya
götürüyordu.
Çok
günler geçmişti. Teyzem ve dayılarım gitmişti evlerine artık.Dedem, amcam,
annaannem ve babaannem hala bizdeler di. Annem ve dedem ile anaokuluna gittim
bu gün.Beni hemen bırakıp gideceklerdi.Ağladım,bağırdım, yapamadı annem.Bugün
hep benim yanımda kaldı.Akşama doğru beraber eve döndük.Son zamanlar bir
dediğimi iki etmiyorlardı.Her istediğim oyuncağı alıyorlar,her beğendiğim kıyafeti
giydiriyorlardı.Herkes bana sarılıyor, herkes beni öpüp kokluyordu.Bile bile
huysuzluk ediyordum bazen, ama kimse kızmıyordu. Ufff ama ben yine de babamı
istiyordum. Sabah oluyor, akşam oluyor gelmiyor. Yine sabah oluyor, yine akşam
oluyor yine gelmiyordu…
Yarın
bayramdı ama. Kesin gelirdi. Sabah erkenden kalktım. Saçlarımı taradım. En
güzel elbiselerimi giydim.Bugün bayramdı ya, annem yine dalgındı.Yine çok
üzgün.Dedemin babaannemin, anneannemin amcamın ellerini öptüm tek tek.Amcam
kocaman kağıt paradan verdi bana. Döndüm dolaştım evin içinde.Dedeme yaklaştım
usul usul,
--Dede…
Dede babam nerde? Bu gün bayram, neden gelmedi babam? Annemin gözlerine baktı
dedem. Annaannem, babaannem ağlamaya başladı. Annemin gözleri dolu dolu oldu
yine.Geldi sarıldı bana.
--Senin baban… Dedi.durdu sonra. Gözlerime baktı derin
derin;
--Senin baban şehit kızım… Dedi.
--Şehit…Şehit ne demek anne? Dedim.
Sonra
amcam aldı kucağına. Çarşıya çıkardı beni. Parka götürdü. Cips aldı, sakız
aldı.Her istediğimi aldı.Ama ben üzgündüm gene de.
Artık
yalnız başıma dişlerimi fırçalayabiliyordum.Ayakkabımı kendim bağlaya
biliyordum.Kalkınca yatağımı düzeltebiliyordum.Saçlarımı bile yalnız
tarayabiliyordum artık.Evet artık ben büyüyordum.
Babamın
aldığı boya kalemleri ile ne güzel resimler yaptık okulumuzda. Öğretmen benim
resmimi çok beğendi, duvara astı. Öğretmenime söyledim ama. Babam gelince alıp
eve götüreceğim. Babama da göstereceğim. Sayıları öğrenmeye başladık. Ona kadar
saymayı öğrendim ben. Keşke babam da duysaydı. Her akşam bir umut gidiyordum
eve ya, yok… Yoktu. Hep soruyordum,
susuyorlardı. Sanki sorunca üzülüyorlardı.
Amcam
da gitmişti. Yakında anneannemde gidecekmiş.Yemekten sonra konuşurlarken
duydum.Herkes gidiyordu. Gitsinlerdi. Babam gelseydi, gitsinlerdi. Koltukta
oturan dedeme yanaştım usul usul. Çıkıp oturdum kucağına.
--Dede,
dede babam nerde, ne zaman gelecek? Yine herkesin gözü benim üzerime çevrildi.
--Baban…Baban
şehit kızım.
--Dede
hep şehit diyorsunuz. Şehit ne demek, babam ne zaman gelecek? Yerinden doğruldu
dedem. Elleri titremeye başladı. Usulca gözlerimin önüne gelen saçlarımı
düzeltti.Herkes susmuş bizi dinliyordu.
--Baban…
Baban artık hiç gelmeyecek kızım.
--Hiç
mi? Dedim.
--Hiç…
Dedi. Dolu dolu oldu gözleri.
Sormadım
başka. Babam. Aslanlar gibi babam artık hiç gelmeyecekmiş. Ağır eşyaları kim
taşıyacaktı şimdi. Oyuncaklarımı kim tamir edecekti. Evimize yiyecekleri kim
getirecekti. Kalem tutuşumu, ayakkabılarımı bağlayışımı göremeyecek.Sayı
saymamı duymayacakmış.Büyüdüğümü göremeyecekmiş öyle mi… Bir ateş düştü
içime.Düştü omuzlarım.İndim dedemin kucağından.Aşağıya halıya oturdum.Başımı
önüme eğdim.Ağlamaya başladım.Hıçkıra hıçkıra ağladım.Bir süre kimse teselliye
gelmedi yanıma.Ağladım.Ağladım.Benle Dedem ağladı,Babaannem ağladı,Annaennam
ağladı.En çokta annem ağladı.Sonra yanıma geldi annem.Oturdu oda benim yanıma.
Sarıldı sıkı sıkı.
--Balım…
dedi.
--Balım
ağlamak yok. Ağlamak yok. Sen şehit kızısın. Şehitler ölmez. O Allah’ın
yanında.O hep bizi görüyor.O hep seni görüyor.
--Ağlamak
yok…
Bir
ağırlık çöktü üstüme. Kırıldı bir yanım. Yıkıldı koca duvarlarım. Biliyordum
artık hep eksikti bir yanım. Şehit kızıydım ben. Anlatmasalar da anlamıştım.
Yoktu. İnadına ağlamak yoktu.