Ve gözlerinin değmediği bir sabahta, yalanlara dolanmış
Buruş kırış bir çarşafa serilen sözlerinle uyandım.
Hançerin keskin ucu deliyorken ruhu,ne gerek vardı
Daha da bilemene?
Toz pembeden eser kalmayan hülyalarım, bulanırken karalara,
Haksızlığa susmayan dilim,yenik düşüyorken usuma,
Bendeki sükût sırt döndü sözlere, serimde bilinmezlikle.
Güngörmemiş düşlerimin kırıkları nasıl batar yüreğe
Bilemezsin…
Oysa gözlerindeki pırıltılardan
Taç yapmıştım saçlarıma,
İmkansız sınırsızlıklarda…
Yüreğime ektiğim yüreğin
Tam filiz verirken çürüdü be sevgili!
Susuzlukdan ölmesin diye
Miktarı kaçırmışım meğer…
Arsız çocuklarım iç çeker şimdi merdiven altlarında.
Son gülüşleri de miras bırakarak sana
Öksüz,yetim kalmayı sindiremediler daha.
Gaflette uyuyakalan yürek,
Sıçrayacak korkulu rüyalardan.
Vuslata bilmem kaç kala…
Silkelense de nafile,uzun sürecek tesiri.
Gelemeden kendine,süzecek etrafı acı bakışlarla
Ve toplayacak son kırıntılarını,
Ayaklar altında ezilmesin diye…
Can çekişmelerine dayanamadığımdan
Kesiyorum bu aşkı şah damarından…
(
Güngörmemiş Düşler başlıklı yazı
Oya DOĞAN tarafından
5.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.