Şimdi üstü başı
Eylül sarartılarıyla yamalı
O dağ yamacından
Dönüşüm az önceydi gülüm
Fazlaca üzüldüğüm bir şey yoktuysa da
Tek korkum odur ki
Saçlarının kokusuna değen bir rüzgar
O dağ yamacına bilmeden uğrar da...


Gökyüzünde de düşman saldırısına hazırlanır gibi
Bir karartma vardı sanki bugün
Bir tek yıldızın bile ışığının yandığı yoktu
Sağolsun ki yine ay her zamanki gibi
Yakamozlarıyla sohbetine gelmişti de
Sayesinde yolumu çıkarmayı nasiplendim


Her gidişimde bağrımdaki yangınları
Afatlara bela ettiğinden artık usandıysam da
Yine dokunamadım gülüm
Yine dokunamadım...
Gözlerinin kapısının önünde
Öylesine yoksul bir dilenmeye
Boynunu bükmüşlüğü vardı ki
Olur ki sonunda bir bakışını esirgemezsin diye
Günlerdir beklettiğin sevabından etmeyeyim dedim


Geçenlerde yine yanına uğramıştım
Kokusunu avuçlarıma emanet bırakıp
Usulca başını yasladığım
Kimin nesi olduğunuda bilmeden
Çoktandır sırdaşı bile ettiği
O bir tanecik saç telinden
Gülüşlerinden buse çiçekleri kopardığının haberini alınca
Yine dokunamıştım gülüm
Yine dokunamamıştım


Ben bütün bunları
Belki sana bir gün anlatanı olur diye
Başkalarına yazıyorum gülüm
Duyduğunda belkide artık
Saçlarına rüzgarları yaklaştırmazsın...
Nolur yaklaştırma be gülüm


Bil ki sahipsiz kalmasın diye
Başucunda yine geceyi bırakıpta geldim
Havada bugün ayazına sevdalanmıştı sanki
Ay'a haber saldım zaten
Hep yalnız doğuşuna kahrettiği saatinde değildiyse
Şimdiye kadar mehtabıyla örtmüştür üstünü


Ne hallere düşürdüğümün
Tek şahidi ettiğim şu yüreğimde
Her defasında mızrabımdan medet umulup
Ağıtlar üstüne ağıtları yakıldıysa da
Ben ki sazımın telinden sakındım
Düşürmedim diline gülüm


Şu yağmurlarda adressiz sellere kapılmadan
Karların ne edeceği bilinmez çığlarına gelmeden
Bilmem ki ne etsem gülüm
Bilmem ki ne etsem
O dağ yamacından bir kaybolup giderse
Artık kim seni bulupta getirir bana


Ah gülüm...
Merakta kalacağını bilmez olur muyum
Hatırlamazsın ya
Umurunda mıydı ki sanki
Seni göremediğim o ilk günümün
Efkarımla dağladığım akşamında
Sevdanı gönlümün sırtına yükleyip
O dağ yamacına yorulmuştum ben
Meğerse bir gün yokluğun bile
Çekilir gibi degilmiş ki bende gülüm


Karanlığa kurşun yağdırır gibi
Uğrunda döktüğüm ilk gözyaşlarımın anısına
Damlaların ıslattığı yeri yatağı edip
Sabahsız uykusuna yatırmıştım ben onu
Daha dalar dalmaz
Üzerine dağlar yığılır gibi kıvrandığını görünce
Neler olup bittiğini anlayamamıştım ama
İçime bir kor düşmüştü zaten


Ah gülüm...ah gülüm...ah gülüm
Sen mi tembihlemiştin yoksa
Sen mi tembihlemiştin
Nerede kaldı şu şafağın diye
Bağıra çağıra yakasına yapışıp
Geceyle kavgaya tutuştuğumu göre göre
Bir daha da dönmemeye gittiğinin sırrını
Şu dili kopasıca hasretin
Nasılda...nasılda gizlemişti benden


Yeter bu kadarı
Yeter artık bu kadarı gülüm
Fazlasına yüreğimin dayanacağı yok benim
O dağ yamacında neyin olduğunu
Hala anlayamadın ya
Söyleyeyim gülüm
Söyleyeyim ki
Oraya bir uğrayasın geldiğinde
Belki bir saç telini daha
Habersiz düşürdüğün olur


Rüyalarına girdiğin türkümdü bu gülüm
Uyandırmaya kıyamadığım ondandır...

( Rüyalarına Girdiğin Türküm başlıklı yazı Yaşar AYDIN tarafından 20.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu