-İki katlı okulun, alt katında giriş sol taraftaydı sınıf-

Orta sondayım,bıyıklarım yeni yeni terliyor...Bir acayip düşlere uyanıyorum.Kalktığımda sevinçten fırlayamadığım,korkulara,hezeyanlara kapıldığım düşlere gebe oluyor sabahlar..."Ya" ile başlayan cümleler kuruyorum,sonunu getiremediğim."Ya da" diyorum;asıp kesiyorum ne varsa ondan gayrı,onsuz zamanları doğruyorum.Parçaları denizlerde kayıp...Ummana dönüyor yüreğim,yelkeni ondan olmayan tüm gemileri alabora ediyorum.Yansın evren itfası ben olayım.Su desinler; ateş atayım üzerlerine...

"İbrahim!"
"Buyur, Hocam"
"Pardon, Öğretmenim!"
"Hah,şimdi oldu"


Gülüşmeler başladı sınıfta..En kızdığım anlardı bunlar…beni,onun yanında kişiliğimle,
davranışımla ilgili zor duruma düşüren kim varsa, düşmanım oluyor.Kara kaplı defterin sayfaları dolup taşıyordu, dizginlenemez benliğimde.

"Ne gülüyorsunuz?" diye, haykırdığım an fark ettim ona giden mektubu...O da ne? Talât, Nagehân’a yanları fırfırlı bir mektup uzatıyor.Olabilir. Ancak, itiraz etse ya yok alamam benim bir sevdiğim var dese ya. Hatta, onun yanında rencide olmuş,yüzüm kıpkırmızı iken bu yapılır mı ha,yapılır mı? Daha dün,okulun bahçesinde ..."Söz vermedik mi? Bugün Ekim’in beş’i,ömrümüzün sonuna kadar,yağan bu yağmur gibi rahmet olacağız birbirimize...Sırılsıklam âşıklarız ama sıkılmayacağız birbirimizden." Okula gelişimsin,dünyaya gülüşümsün,nefes alışımsın ya…Neden? Neden?


Talât’a attığım kafanın hırsı geçmemiş olacak ki, yerdeyken de tekmeler savuruyordum, suratına suratına.

Ders Türkçe ki,Nizam hoca’nın dersi…vay anam vay! Sol taraftan yediğim okkalı tokat’ın şiddeti geçmeden kendimi dışarı attım. Yerde, kanlar içinde yatan Talât bitmişti artık.Onun, yaşama hakkı yoktu.Bu saatten sonra, okulda, bitmişti.Bütün ümitlerim,hayallerim,geleceğim bitmişti.

Ne yapacaktım ben?

Nagehân, o mektubu neden aldı? İçinde neler yazıyordu? Cevap verecek mi? Beynimin içi kazan gibi kaynıyordu.

Boynumda eğreti duran kravatı çıkarıp atmıştım çöpe…Gözlerim kan çanağına dönmüştü ağlamaktan…Neye ağlıyordum? Nagehân’ a mı,yediğim tokat’a mı? Yoksa…



Birden aklıma, komşumuz Kasap Ahmet abi geldi.Dükkanına doğru,koşarak gidiyordum. Gördüğüm ilk çeşmede durakladım.Elimi yüzümü yıkadım. Biraz nefeslendim! Ağladığım belli olmamalıydı.

“Selamunaleyküm Sabri abi,Ahmet amca yok mu?”
“Yook,mal almaya gitti.Ne vardı? Ben yardımcı olayım.”
“Ha olur,olur.Babam, adak kesecekte keskin bir bıçak istedi.”
“Öyle mi? Tamam, al şunu işiniz bittiğinde hemen getir olur mu?”
“Tamam,tamam getiririm.”


Keskin bıçağı,gömleğimin altına sakladım.Okulun dağılmasına bir saatten fazla vardı.O saate kadar,idman yapmalıydım.Talât, yanıma geldiğinde ilk hamlede saplamalıydım bıçağı.Yaşama hakkı yoktu onun…Nagehân kısmını sonra çözerim…Elbette ona da söylenecek bir çift sözüm vardı.

Allah’ım,neden böyle oldu? Neden?

Okulun karşısındaki bahçede saklanmış avımı bekliyordum.Ne kadar ağaç varsa nasibini aldı elimdeki keskin bıçaktan.Her biri, bir Talât’tı benim için.Sapladıkça, hıncım iyice artıyordu.Son ağaca, bıçağı tam saplıyordum ki,elimi havada gördüm.

“Yavrum,sen ne yapıyorsun böyle?”

Başımı havaya kaldırdım veee…Nizam hocaydı,elimi tutan.

Yerin dibine girmiştim.Ölseydim de,bütün bu olanları yaşamasaydım.İçimden bir ses; “Boş verr” dedi .”Nasıl olsa,hayatın kaymış bir bıçakta Nizam’a sallasan ne olur? Hayır,hayır Fizikçi olsa olurdu da…Nizam Hoca,aman Allah’ım” ben neler düşünüyorum.

“Yavrum senin neyin var? Bu hırçınlık niye? “

“Hocam,şeyyy”
“Nagehân mı mesele?”
“Evet”
“İyi de yavrum,konuşmak varken bunlara ne gerek var.”
“Hocam,ama mektubu görmedin mi?”
“Gördüm tabiki,sen bir hışımla çıktıktan sonra gördüm hem de.Mektup dediğin, bir kere mektup değil,davetiye…Talât’ın abisi evleniyormuş,o da davetiyelerini Nagehân’a vermiş.”


“Ne? “ Olduğum yere çökmüştüm.
“Bak yavrum,şunu unutma her kim ne yaparsa kendine yapar.İnsanları, anlamadan dinlemeden karar vermek,yargısız infaz olur. Sen bu bıçağı…Tövbe tövbe, ver bakayım..”

“Hocam,verin o mübarek ellerinizden öpeyim.

"Siz, olmasaydınız….”



( Siz Olmasaydınız başlıklı yazı Arzeni tarafından 10/7/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.