Her tarafım ağırıyor nedense...kalemi, elime almak istemiyorum.Ne kalemi ya,kalem mi kaldı ele alacak? Ya da şöyle düzelteyim cümleyi.El mi kaldı kalemi alacak? (Artık klavyeler var bilmeyenler için söylüyorum; F,Z,Q,Ğ v.s.tipi) "Klavyeye, dokuncak gücü kendimde hissetmiyorum" diye bağlayayım bu güzelim cümleyi. "Azıcık yağmur yağdı, bütün romatizmalarım azdı. Migrenim, tavan yaptı hastalık borsasında.Ya şu ülserime ne dersiniz? Geleni öğüttürmüyor,gideni bırakmıyor.Yandıkça yanıyor itfaiye gidecek yol bulamıyor" .(İstanbul sokaklarına benzetmek istiyorum,teşbih yaparaktan) ...Amma bir paragraf oldu ha...Ben hiç bir şey anlamadım.Ama, siz yine de biraz dişinizi sıkın,dişe damağa dokunur bir şeyler var aşağılarda.

"Biraz yaşlandım galiba ondandır" diyorum.
"Yaşın kaç?" diye soruyorlar
"Kırkı aştık " diyorum...Gülüyorlar ama,niye gülüyorlar anlamadım.

Hoca, bir gün (yaşı 75-80 arası var) eşeğiyle seyahat ederken, yolu bir han’a düşer. (Burada ki han,otel anlamındadır.Olur ki, bilmeyenler olur diye şey ettim.)
" Selamun aleyküm, hancı gardaş boş odan var mı ?"
"Aleyküm selam, Hoca efendi,var var"
"Eminsin değil mi?" (Buraları yazı uzasın diye ben katıyorum.)
"Eminim,emin"
"Hangi Emin,çaycı Emin mi?" (Süper bir espiridir,gülünüz lütfen!)
"Yav sen...tabi tabi anlamalıydım.Hay salak kafam,halbu ki eşeğe ters binişinden çakmalıydım." "Sana,en iyi odamı veriyorum."

Aradan bir saat geçer...Hoca koşarak hancının yanına gelir.

"Yav gardaşım, yatağa tam yattım,odanın tavanındaki tahtalar çürümüş, onları yeniletsene"

Hocanın tavrını çok iyi bildiği için, kendince espiri yapmış hancı.Espiriyi şöyle şey etmiş...

"Hocam,her yaratık Allah’ı zikreder.Onlarda Allah’ı zikrediyorlar ondan eskimişler."
"Hoca, cümleye bakmış cümle mi,adama bakmış adam mı?" cevabı yapıştırmış.

"Doğru söylüyorsunda,biraz daha zikre dalar çoşa gelirlerse mazallah, üstümüze çullanırlar " diye söyledim. demiş...
"Ihhhh" (Bu replik hancıya ait)

Konumuzu bağlamaya çalışıyorum,ama ipi kaybettim.Yukarıda hocanın yaşını niye verdim ki ben? Haa ha hatırladım!...

Bir dostumla sohbet ediyoruz; konumuz,yaşlılık...Daha doğrusu, tam yaşlılık değilde; genç insanın kendisini yaşlı ,yaşlı insanın kendini genç hissetmesiydi.Sonrasında,çok değerli bu dostum mevzu bahis maili attı. Bende " Tamam" dedim,kendi kendime. "Evreka" dedim. (Buldum,demektir söyleyeyim peşin peşin) bugün ki yazıyı bu konudan yaz. Yaz gardaşım, ne olacak ? Sonunda ölüm yok ya. İşte aşağıda yazacağım yazıyı oluşturan konu bu maildi. (Biraz daha sabredin!) ...Dostumun ismi mi? Durun söyliyim... Naci PÜSKÜLCÜ ...Sağolsun, can dosttur. Biraz sohbet,muhabbet (Sanal da tabi,nerde ele bir dostu ağırlamak,yemek söylemek,çay içirmek ohoooo,onlar eskide kaldı!!!.) konu ordan, burdan,şurdan derken dağıldıkça dağıldı. Tam öyle yönümü kaybediyordum, mail aracılığıyla şu meşazı, yav şu kelimeyi bir türlü yazamıyorum.Mejazı attı;

"400 sene önce bu günküne çok yakın dünya haritasını çizen, büyük coğrafyacı Piri Reis; 80 yaşlarında Dünya Denizlerini arşınlıyordu.

Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmış durumdaydı.

Pasteur, kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaydı.

Mimar Sinan, Süleymaniye camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye camisini tamamladığında ise 86 olmuştu.

Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı.

Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hala işinin başındaydı.Alvarlı Hâce Muhammed Lütfi Efe; bugün huşu içinde dinlediğimiz ve okuduğumuz ölümsüz eserlerini ürettiğinde çoktan 80 li yaşlarındaydı.

Goethe, en büyük eseri Faust’u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti.

Nobel ödüllü Alman doktor Albert Schweitzer 88 yaşına rağmen Afrika hastanelerinde durmaksızın çalışarak ameliyat yapıyordu.

Ressam Titian 98 yaşında; "Lepanto Savaşı" adlı ünlü tablosunu tamamladı.

74 yaşında bir suikasta kurban giden, Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü sadrazamı, Sokullu Mehmet Paşa; Öldürüldüğü ana kadar seferden sefere koşmaya devam etti."


Burada araya giriyorum mail gardaş...Bu kadar örneğe, farklı bir örnekte ben ekleyeceğim izninle.

"Bir tek, Fatih Sultan Mehmet çok gençti en önemli işlerden birini yaparken...Bilmezsiniz hatırlatayımmm...(Çağ açıp çağ kapatırken yaniiii...İstanbul’u fethederken ) O, örneğide bazen gençler için verebilirsiniz..."Senin yaşında adam "diye başlayan cümle ile...Yoksa veriyor muydunuz bu örneği"

Neyse, çıktım aradan maile devam;


"İngiltere’nin en ünlü başbakanı, Sir Winston Churchill ,son kez görevi bıraktığında yaşı 81’di. "

Burada, son paragrafa dikkat çekiyor ve final cümlesini iyi hazmetmenizi öneriyorum.Buyrunnn,

"Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. İnsan: kendine olan güveni, ümitleri ve cesareti derecesinde genç; şüphesi, ümitsizliği ve korkuları derecesinde yaşlıdır. Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin kaybolmasıdır. Lütfen yaşınız ne olursa olsun idealleriniz yok olmasın!"




Sağolasın Naci abi,sayende bir yazı daha kotardım...

( Genç Yaşlılar -yaşlı Gençler başlıklı yazı Arzeni tarafından 10.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.