Ard niyet fabrikası nasıl çalışır? Bu sorunun çözümü için kafa yoruyordum günlerdir. Çünkü bu işi kusursuz ve bilinçli yapabilen belirli bir yüksek tabaka vardı. Fabrika sahipleri… Bu fabrikanın patron ve çalışanlarına ARDNİYETİUS adını yakıştırmıştım. Bunların söz çarpıtma yetenekleri, bobilerde kavram kargaşası yaratma görevini üstlenen gençleri bile şaşkına çeviriyordu. Her zaman insanlara tepeden bakma ve olayları kendi istedikleri mecraya çekebilme yetenekleri vardır. Tamamen kendi çıkarları için kurulmuş, çıkarlarına ters bir durumda bütün değerlerini feda edebilen, yüksek tabaka fabrika sahipleri… Reklam konusunda da çok ustalaşmışlardır. ‘’Reklamın iyisi kötüsü olmaz.’’ Diyen bu familya, yeter ki reklam olsun, bel atına varana kadar çirkinleşmeyi de üstün yetenekleri sayesinde becerebilmişlerdir.
ARDNİYETİUSLAR yine üstün bir avlanma yeteneğine de sahiptirler. Ortamı sürekli kollarlar ve nereden kendilerine bir pay çıkar acaba diye gözlem yaparlar. En iyi pay, en fazla bilinen, tanınan markalar arasından çıkacaktır. Bu nedenle öyle herkesin yanına yöresine yaklaşmazlar, marka gözetirler. Kendi hisselerine düşecek payın büyüklüğü bu oranda artacaktır çünkü. Unutulmaya mahkum oldukları bir anda kendileri için büyük nimettir bu fırsatlar. Ard niyet patronları bu fırsatı kaçırır mı?
Söylemediklerinizi, söylemişsiniz gibi çevirirler. Aklınızdan bile geçmeyen şeyleri akıl ederler ve ‘’İşte böyle düşünüyorsun!’’ diye bir de sizin yerinize düşünce de beyan ederler. Patron olmak kolay değil bu devirde. Hele de ard niyet fabrikası olunca… Bunca malzeme arasından en getirisi olanı seçeceksin, en usturuplu iftirayı atacaksın, bunlar zahmetli iş. Şeytan bile üşenir buna, bu fabrikatörler şeytanı bile şaşırtmışlardır her zaman.
Tipik alışkanlıklarından biri de yanlarında mutlaka bir ya da birkaç bayan bulunur mutlaka. Genelde yönlendiren bayan olur fakat sahneye çıkan erkektir. Dişiden aldığı bazı direktifleri uygulayabilmek için ortamı koklarlar. Koku alma yetenekleri de çok gelişmiştir. Erkek patron önce sahneye yollanır, direktifler yerine getirtilir ve daha sonra kendisi ödüllendirilir. Peşinden de diğer dişiler kendilerini ödüllendirirler ve baş rol oyunculuklarını kaparlar.
Aslında erkek patron, dişiler tarafından tuzağa düşürülmüştür. Dişiler el bile kıpırdatmadan asıl amaçlarına ulaşmışlardır. Bencilliğin doruğunda olan bu dişi karakterler aynı filmi defalarca çevirdikleri için bıkkınlık vermişlerdir. Fakat onlar zirvede oldukları sanrısı ile bir baş döngüsü içindedirler ve bu gerçeği fark etmezler. Çünkü bulundukları yer öyle hassastır ki kimse gerçeği yüzlerine söylemeye cesaret edemez. Birisi ‘’Kral çıplak!’’ deme cesaretini gösterse, başına gelecekleri bilir. O yüzden kolay kolay eleştiri almazlar. Basit kişiliklerde oldukları için ancak övgülerle dost olunabilir böyle kişilerle. Eleştiriyi hazmetmek ise ancak olgun insanların karakteridir çünkü.
"Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, eleştirin. Basit bir adamı dost edinmek isterseniz, methedin." Sadi Şirazi
Bu ard niyet fabrikasının diğer çalışanları da ufak tefek ganimetler elde ederler. Fakat asıl büyük pay erkek ve dişi patronlarındır. Grup halinde gezdikleri de bilinen bir gerçektir. Fabrikanın diğer işçileri patronlar için heba olduklarının farkında bile değillerdir. Elde ettikleri asgari ücreti bir matah sanırken kişiliklerinin eridiklerinden habersizdirler.
Geçenlerde ihalesi yapılan böyle bir fabrikayı acaba alsam mı almasam mı diye kara kara düşünüyordum. Belleğimde epey ard niyet biriktirmiştim, bunları kullanabilirim belki dedim. Derin düşüncelere daldığımı gören annem, her zamanki gibi düşünceli halimi sezinledi. Ben de ona ard niyet fabrikasının nasıl çalıştığını anlattım ve ‘’Böyle bir patronluğa talibim .’’ dedim.
Bana verdiği cevap kendimi kendime getirdi desem yeridir. Söze başlar başlamaz bana şu örneği anlattı.
Sokrat’ın asılmak üzere olduğu anı düşün, karısı yanına ağlayarak gelmişti ve haksız yere asıldığını söylemişti kendisine. Sokrat’ın verdiği cevap insanların yoluna bir ışıktır. ‘’Ne yani bir de haklı mı olsalardı?’’ diye verdiği cevap yolunu aydınlatsın senin. Gerisini sen düşün, dedi ve sözlerini şöyle tamamladı.
‘’ Dilini çivi gibi kullanmaktan korkma, nasılsa çivi sadece yaşamında alınacak bir şeyi olanlara batacaktır.’’
Düşündüm… Hayat bir kez yaşanıyordu ve insan bunu kendi doğruları ile kapamalıydı. Böyle bir fabrika asla çalıştıramayacağım, aleni ne düşünüyorsam onu beyan edeceğim. Bu döngüde ben düşündüklerini söyleyen görevi üstlenirken, ARDNİYETİUSLAR ise söylediklerimi çarpıtma görevlerine devam edecekler. Yanlarındaki işçilerde ufak ulufeler ile avunacaklar.
Ama hiç olmazsa ben o anneye layık bir evlat olarak ölmeye çabalayacağım. Belki de sadece bunun için bile yaşamaya ve mücadele etmeye değer.
Kral çıplak demekle kalmıyorum, çıplak kraliçeler var diyorum. Krallarını onlar gönüllerin tahtından düşürdüler. Gönüllerin tahtında olmanın zevkini hiç tadamayacaklar. Korku imparatorluklarında yalnızca zorunlu övgü alacaklar.
Müjgân Akyüz/MAJ