‘’ Ooo,
senin anne meditasyon yapmak,
sessiz ol biz. ‘’ diye
usulca uyarıyor oğlumu
misafirimiz. Oğlumun hafifçe gülüşünü işitiyorum, ‘’ Namaz kılıyor’’ diye
açıklıyor bir yandan da yarı Türkçe
bilen arkadaşına. Ben de nasıl namaz kılıyorsam(!) kulağım merakla onların konuşmalarında. Kendisi mucize gibi kızcağız, benim her hareketime
neredeyse bir mucizelik yüklüyor. Kendisi mucize
dediğim de şundan; hani insanda hiç
sinir olmaz mı? Bunda yok. Bir
insan devamlı nasıl gülümseyerek ve mutlu bakar? Bu öyle. Devam ediyor oğluma
bir şeyler anlatmaya, benim kulak
yine onlarda.
_ Çok para veriyor ben her ay, meditasyon
gider mutlu ve sağlık olmak için ben. Bak senin
anne ellerini kulaklara kaldırdı, orada
çakraları açtı. Göğsünde eli koydu üstüne, enerji dengeledi. Başı yerde tuttu çok, tüm enerji
akım düzenledi. Başlamadan önce
yıkadı el yüz, kötüler
aktı bedenden. Ben öğrendi hocamızdan meditasyon salonda hep
böyle benzer hareketler. Sağlık olur, mutlu olur ama
biraz para öder biz.
Namazım bitmiş, selâmı vermiştim.
_ Bizde
beleş yavrum, biz isteriz Allah verir hepsini. Namaz bu namaz, dinimiz gereği yaparız.
Müslümanlar kılar böyle.
_ Oğlun değil müsülüman?
Vay vay, bak elin kızından neler
öğreniyorum, çocukluğundan beri namaz kılan oğlum bıraktı
demek namazı, kızcağız
görmediğine göre. Bir de
müsülüman deyişi yok mu? Dizideki Hürrem’in
‘’Sülüman!’’ diye seslenişini
hatırlatıyor, güldürüyor beni.
_ Oğlum sen kılmıyor musun namazını?
_ Anne, hiç namazı bıraktığımı gördün mü?
Kimsenin yanında kılmadım, görmedi hiç, o yüzden öyle söylüyor.
Sonra
zannedersem aynı açıklamayı
İngilizce yaptı arkadaşına ki kız:
_
Okey, sen de müsülüman. Görseydim
nasıl meditasyon, emm şey namaz yaptığını.
Çat pat İngilizce, Türkçe anlaşmaya
çalışıyoruz evin içinde. Çevremde devamlı
gülümseyen ve her an bir
buluş yapmış gibi
şaşkınlık ve hayranlık
içinde bir yüz. Hatta
deneme bile yapıyorum
‘’Yahu bu hiç
sinirlenmez mi?’’ diyerek. ‘’Bakalım kızdırabilecek miyim?’’ diye düşünüp,
sofrada kendi ısırdığım
lokmayı uzattım bir
gün. Tiksinir, yüzünü buruşturur,
belki tepki gösterir diye. Ama
yok, tam tersine ne dese
beğenirsiniz?
_
Sen çok iyi
anne, bilmek antibiyotik,
bağışıklık. Benim anne ağzından
çıkarır ekmek verir
bebeğe. Bebek olur güçlü. Tükürük çok
önemli sağlıkta.
Ohhh, tam
bir fırsat daha
bana. ‘’Bizde başka tükürük de var. Dua edip tükürmek.Bak şöyle’’ dedim, ellerimi açtım, yüzüne doğru
dua okuyup ‘’ Tü, tü, tü ‘’
diye saldım yüzüne.
_ Sen benim
için dua okumak,
çok çok teşekkür etti ben.
Artık pes
ettim tabi. Denedim, gördüm. Ülkesindekiler hepsi
böyle değil elbette
ama bu kız
sakin, olumlu bakan, art
niyetsiz bir kız işte. Temiz kalpli, her şeyi iyiye yoran, kusur
aramayan ve devamlı ‘’Teşekkür
anne, thank god’’
diyerek, dilinden teşekkür ve
Allah’a şükran düşürmeyen
sevimli biri. Kızın meditasyon dediği, anlattıklarına göre
bizim namazdaki hareketlere tıpatıp
benziyor. İyi de bu kız
böyle başarılı, mutlu, hoşgörülü olmayı
meditasyon ile başarmışsa, bizim kıldığımız
namazlarda bir eksiğimiz var
demek. Mutlaka bir iş
var bunda. Müslüman olarak
yıllarca namaz kılalım, şu
kızın farkında olmadan
yaşadığı ideal müslüman
örneğine kavuşamayalım. Bu nasıl tezatlıktı böyle?
_ Daha detay anlatır mısın? Neler yapıyorsunuz
siz meditasyona gidince?
_ Yes, biz önce inanmak
kalpten bu bize
iyi gelecek. Melekler bedenlerimizin çakralarını
dua ile açacak.
Hareketler hep faydalı
egzersiz, yemek az yemek. Uyku az uyumak. Allah verdi her şey, çok şükür
etmek. Ben önce kendi sağlık için iyi
düşünmek, öfke kontrol eder
ben hiç kin yok. Başkasına yardım çok
var.
Anlatıyor anlatıyor. Sanki
karşımda peygamberimizin hadislerini, emirlerini ezberlemiş
biri var. Bana anlattıkları
devamlı okuduğumuz veya
dinlediğimiz hadisler, bize müslüman
olarak emredilmiş kurallar. Epey dinledikten sonra dedim:
_ Sen müslüman olarak
bize emredilenleri yapıyorsun, saydıkların hep bunlar çünkü. Bil ya da bilme, sen örnek
bir müslümansın ve
bizler de senin gibi
olmalıyız aslında. Ben sana bizim
Allah’a dualarımızı öğretsem,
meditasyona para da ödemezsin, namazı da öğretirim, namaz kılarsın.
_ Ama nasıl olur? Her şeyimiz
uymuyor ibadet. Biz
gider kilise günah çıkarır, arınmak var.
_ Sen
haftada bir kilise
gitmek, günah çıkarmak. Bizde
günde beş defa
namaz af dilemek
var. Günah varsa çıkar
gider, temiz olmak biz.
Günah yoksa sevap
çoğalmak bizde.
Ben de
onun konuşmasından etkilendiğimi
fark ettim sonradan. Ama baktım
böyle konuşunca daha
çabuk anlıyor. Sözcüklerin
peşine gelen eklerde de
zorlanıyor hep. ‘’Kitap ile
kitapçı’’ arasındaki farkı
karşımızdaki kitapçının sahibini
göstererek anlatmıştım. On beş
gün kaldılar evimde.
Müslümanlığı seçti. Benim için de
yeni bir dünya
keşfi gibi oldu, onun
için de. Her gün bir
dua çalıştık, namaz zaten
alışkın olduğu hareketlerdi,
sadece ne zaman
nerede, hangi dua okunacak?
Onları tarif ettim.
Bunca güzel huylarına ilave
bir de yüzüne nur
geldi. O; herkesin
fark edemediği, gönülden inanmışların
yüzünden yansıyan ışık, aman
bir güzellik, bir
güzellik.
Hani
‘’Kuzguna yavrusu anka
görünürmüş.’’ derler ya,
öyle değil canım.
Benim gelinim olacağı
için değil.
2011
Müjgân
Akyüz