Umutların size bağlandığı,karanlık bir dünya’nın aydınlığının siz olabileceğiniz aklınıza geldi mi? Bağrınıza sokulmuş hançeri çıkarmanın şehir olduğunu bildiniz mi? Vatan denen kavramın içinin boşaldığı , vatan demenin namus demek olduğu unutulduğunda kahramanlar gibi ona karşı çıkan bir şehir oldunuz mu? Tarihlere dem olan, dörtnala koşan at’a gem olan, en ulvi âdem olan dedelerinizi hatırlayan bir şehir oldunuz mu?
Sahi siz hiç şehir oldunuz mu?
Evliyaların bağrında gezdiği, öteleri sezdiği, abaların giyildiği,düşmana karşı durulduğu,ayaz gecelere karşı sobaların kurulduğu bir şehir oldunuz mu? Yüzyıllar ötesi, kar beyazı günlerde, yelesiyle başını bir o yana bir bu yana sallaya sallaya giden rehvan gezen atınıza deh dediniz mi? Bir kelle soğan ile bir dilim ekmeği hanenize götürebilme heyecanını yokuşlarda tadan, bir şehir oldunuz mu?
Ötelerde envâi çeşit sanata, sanatçıya bağır açtınız mı? Evliya Çelebiler,Yunuslar,Mevlânalar,Ahmet Hamdiler,Mehmet Akifler,Necip Fazıllar,Nazım Hikmetler,Neyzen Tevfikler,Sultanları bağrınızda gezdirdiniz mi? Marco Polo’nun anlattığı ipek yolu geçitlerinden en önemlisi oldunuz mu? Bağrınızda, yüzyıllar ötesinde en saf ve heyacan ile okutulan öğrencilere önce insanlığı sonra mesleğini öğreten üniversitelerle, onlarca idadi mekteple aydınlık yarınlara merhaba dediniz mi? Endâmıyla göğe yükselen dağlara tırmanan atlılara palan söktürüp, geçilmez geçitleri geçilir ettiniz mi? Onlarca Cami ile cem eylediniz mi? Göğe doğru, ellerini açarak en ulvi seslenişle; Ezan’ı Muhammediye’nin sonuna methiyeler dizdiren bir şehir oldunuz mu ?
Siz hiç şehir oldunuz mu?
Sokaklarınızda, paylaşmanın,yardımlaşmanın,arkadaşlığın ,"Benden aldığın yeter,biraz da komşumdan alınız" düşüncesine sahip dükkanların sıralandığı,saygının kol gezdiği sabahları selâmlarken,akşamlarında sevmenin sevilmenin asumana çıktığı akşamları üzerinize örttünüz mü? Şimdilerde kan revân mısın yoksa? Yoksa küçük çocuklar,sokak sokak dilendiriliyor mu? Kadınlar satılıyor mu bir kaç kuruşa? Her köşesinde bombalar mı patlıyor yoksa?
Aksi sedâ da, bağrınıza esen kahpe rüzgârlara karşı durdunuz mu? Yeri geldiğinde Mustafa Kemâl,Fevzi Çakmak,Karabekir,Kara Fatma, Nene Hatun, İbrahim Hakkı, Nef’i, Sümmani, Fahri Fındıkoğlu v.s.oldunuz mu? Yoksa bütün bu isimler sadece,okul,spor salonu veya semt isimleri midir? Kimdir bunlar bildin mi?
Sahi siz hiç şehir oldunuz mu?
İhanete uğradığında sesi, ümüğü sıkıldığında nefesi kesilen, bir nakış gibi işlenmiş tarihi sokaklarına sahip çıkamayan bir şehir oldunuz mu? İmarı, tarumar anlayan, hizmeti yakınlarına çıkar sağlamak sayan, tarihi binaları, yüzyıllara şahitlik etmiş onlarca ağacı kesen esfelei safilin güruhunu bağrınızda taşıdınız mı?
Huzuru bir kaç kuruş’a bel bağlamak diye anlayanlara karşı duran bir şehir oldunuz mu? Caddelerinde envai çeşit bayraklarla gelen siyasileri kornalarıyla eşlik ederek şereflendirenlere, şehrin trafiğini alt üst edenlere, düğmesini üç yerinden ilikleyenlere, yahu siz ne yapıyorsunuz diyebilen bir şehir oldunuz mu?
Evet, önce şehirleri yaşatan adam gibi adam olmaya, sonrasında da bütünüyle şehir olmaya ne dersiniz...
Selamlarımla
(
Siz Hiç Şehir Oldunuz Mu başlıklı yazı
Arzeni tarafından
17.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.