Hüsranlarım büzemez takvim yapraklarımı,
Gecem yol bulamazsa, canlanır kandillerim;
Mevsimler söndüremez yangın topraklarımı,
Perdelerim açılıp görünür menzillerim;
Seherlerimin sesi yakar kulaklarımı,
Gözlerim yağmur olup, ıslanır mendillerim.
İşte o an zikirle yönelirim tövbeye,
Nurlarımın şavkıyla kalbim döner Kâbe’ye,
Hislerimde kaybolur katranların dumanı…
Neylerim inletirken kor suzinaklarımı,
Yüreğimde ezilir ördüğüm gafillerim;
Çoğalan irinlerim dürmez yanaklarımı,
Gönlümün üzerine dayanmaz Kabillerim;
Sabahımın meltemi toplar ayaklarımı,
Esen fırtınalara kapılmaz nesillerim.
İşte o an zikirle yönelirim tövbeye,
Nurlarımın şavkıyla kalbim döner Kâbe’ye,
Yangın yüklü sevdayla yakalarım zamanı…
Bağbanlarım soldurmaz tüten leylaklarımı,
Bağdan gider esmerler, çoğalır yeşillerim;
Elleriyle güldürür yanan zambaklarımı,
Bahçelere kaygıyla yanaşmaz sefillerim;
Poyrazlar sükût eder, kırmaz budaklarımı,
Avcılar tetik çekmez, aşk yığar Habillerim.
İşte o an zikirle yönelirim tövbeye,
Nurlarımın şavkıyla kalbim döner Kâbe’ye,
Mehtabımdan feyz alıp soldururum hicranı…
Kızıl güllerim aşkla yakar kucaklarımı,
Beslediğim sevdayı yıkamaz katillerim;
Zamanın sıcakları kırmaz ocaklarımı,
Tuna iklimi bulur, yosun tutmaz Nillerim;
Mahirlerim ağartır esmer dudaklarımı,
Gönül ateşim pişer, aşkı söyler dillerim.
İşte o an zikirle yönelirim tövbeye,
Nurlarımın şavkıyla kalbim döner Kâbe’ye,
Secdegahla dost olup ağlatırım hüsranı…