YILDIZ AĞACI  

 

Kafdağı’nın ardında, yeşillikler yurdunda bir ağaç ülkesi varmış. Oradaki ağaçlar mutlulukla yaşarmış, sevinçleri dallarından çiçek olup taşarmış. Hele bir tanesi varmış ki, iyilikte ve yardımseverlikte hiçbir ağaç onunla yarışamazmış. Ben diyeyim cinkaya, siz deyin İnkaya çınarı. Asırlardan beri kuşlar dallarına dostça konar, güneş ışıkları yapraklarına sevgi sunarmış. Bu ağaç, yuvasızların yuvası; dertlilerin devasıymış.

Ağaç ülkesindeki bütün ağaçların çiçekleri varmış ama bu güzel çınarın yokmuş. İlkbaharla beraber her ağaç renk renk süslenirken bizim çınar yalnızlığın acısını köklerinde hissedermiş. Nasıl hissetmesin? Cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar, vızır vızır gezen arılar, benekli kelebekler hep çiçekli dallara konarmış. Çınar da üzüntüyle boynunu büker,  gece gündüz gözyaşı dökermiş.

Ağaç ülkesinin bir özelliği daha varmış: Güneş batar batmaz güzelim ay yavaş yavaş bu ülkeye doğru süzülür, bir ağaca konuk olurmuş. Güneş doğacağı sırada ışıktan sakallarını toplar, gökyüzüne uçarmış.

Bir gece ay, ağaç ülkesine doğru süzülmüş. Bütün ağaçlar dallarını ve yapraklarını ümitle uzatmışlar gelip de konsun diye. Bizim çınar da dallarını yuva şekline getirerek beklemiş bir ümit diyerek. O gece ay, bütün güzel ışıklarıyla konmuş çınarın dalına.

Gece sabaha kadar sohbet etmiş, geçmişten gelecekten bahsetmişler. Bir ara çınar, çiçekleri olmadığı için ne kadar üzüldüğünü de kaçırmış ağzından.

Çınar, öyle güzel ağırlamış, öyle rahat ettirmiş ki misafirini; tam sabah olacağı sırada ay derin bir uykuya dalmış. Çınar, uyandırmaya kıyamamış. Bir anne şefkatiyle yapraklarını yorgan yapıp örtmüş üstünü.

Akşama doğru uyanan güzelim ay, anlamış olanları. Konukseverliğinden dolayı çok teşekkür etmiş. O gece de çınarla kalmış. Sabaha doğru çınarın yapraklarından sevgiyle öperek geri dönmüş ışık ülkesine.

Bir sonraki gece, gökyüzünde öyle parlak bir ışık belirmiş ki, ormandaki canlılar çok heyecanlanmış. Ay, dolunay hâlindeymiş; çevresinde birçok yıldız varmış. Bütün ağaçlar, ay bu gece bizim konuğumuz olsa, diye geçirmiş içinden. Çınarın yaprakları da heyecandan kıpır kıpırmış.

Ay ve yıldızlar bir kuş gibi süzülerek ağaç ülkesine yaklaşıyormuş. Yaklaştıkça aydınlık daha da artıyormuş. Sanki gökyüzünde bir havai fişek gösterisi oluyormuş. Bütün ağaçlar nefesini tutmuş onları bekliyormuş.

Ay süzülerek çınarın tepesine konmuş. Işıl ışıl yıldızların her biri de çınarın bir yaprağına... Çınar, mutluluktan ve sevinçten pırıl pırıl parlıyormuş. Diğer ağaçlar bunu bir gecelik gösteri zannetmişler. Sabah olurken güzelim ay ve yıldızlar ışık ülkesine geri döner, diye düşünmüşler. Gerçekten de sabah olacağı sırada ay, ışık ülkesine gitmiş ama yıldızlar yapraklarda kalmışlar...

O geceden sonra çınarın yapraklarının şekli ve rengi değişmiş. Yıldız gibi köşeleri olan yapraklar, çiçek gibi ışıl ışıl parlıyormuş. Aradan yıllar geçmiş, çınar ağacının eski adı unutulmuş. Artık ağaç ülkesinde ona Yıldız Ağacı deniliyormuş.

Onun bulunduğu şehre giden herkes, çınarı ziyaret ediyor ve dedelerinin elini öper gibi yapraklarını öpüyormuş.

 

Bestami YAZGAN

 

( Yıldız Ağacı başlıklı yazı B.YAZGAN tarafından 18.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu