“-köyün bütün sokaklarını arşınlıyorum[1]
elim varıyor,
tek tek sıradan bütün kapılara,
dilim varmıyor birilerine birilerini sormaya
korkuyorum
“-sizlere ömür” duymaya
sormaya kalkmadan daha
“sizlere ömür” okuyorum
herkesin bakışlarında
gözler gözlerime bakmıyor,
gözler yere bakıyor, kaçıyor
saklıyor acılarını
Yanık Evin; yanık taşı toprağı,
yabani otlar kaplamış yıkığı tümden
bu badem ağacı,
başını nasıl kurtarmış onca sürüden
taşlar hâlâ isli,
o ev hâlâ
yanık!
çürümüş,
her biri bi yanda
gargacık-burgacık[2]
hatıl[3] ağaçlarının
söğelerin ayakta kalanları”
“-sa(hi)bısı ne hayrını gördü de
buradan daş alan ne hayrını gör(e)cek
kim neytsin yanık evin daşını
hemi ev yapan mı kaldı, koca köyde
ev yapcak olan mı?
köyde kalsa neydecek
iki sunum ekmek var mı”
“-satıp-savıp köyde neyi var neyi yoksa
şe(hi)re göşdü birer-ikişer
ümmet-i müslümanın evladı
bir lokma ekmek bulsa
elden gelse
atmışındakınnar bile göşcek
yaş yetmiş, iş bitmiş demeycek
ileşberlik garın doyurmayo gayrık
nerde eskinki i(n)sannar,
nerde eskinki insannık
ne o hava,
ne o esgi su galdı”
[1] arşınlamak : bir şey arıyormuş gibi merakla, ölçer gibi boş yere dolamak
[2] kargacık-burgacık: eğri-büğrü, düzgün değil
[3] hatıl : ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton inşaat/duvar bağlama ögesi