kanatlı ayım
sürçü nefis kaygım
kaynıyor terim
uyku kusurum
bir defa eğildiyse yüzünün ar ay’ı
kara benli yüz, yüzsüz olur aynalara…
anıldıkça adın gidiyorum sorguya
bilirim sustan bir eşkıya olur gözlerin korkarım
ama giderim ay yüzüme sus çekip
ay suyuma kara bir adam lekesi asıp
giderim
ayşım
ötelere yürüdüm ardını giydim eskiye
söğüdün imbiğinde dağlandı yamalı gözlerim
ayşım
göğsümü yar içimde üç dal kar
eğiyor yüzüm hüznü seziyor öksüzün
ayşım
farkında mısın gülüşün
öyle gül
öyle şar
bahar öncesi kurutulmuş iştah
kokun bohçana hapis bir gül
belki yedi veren yedi ay yedi ben
bağrıma birik
bir ikindi öncesi
ve
sonrası yalpalan
ten kabuğundan kazınca adımı alır giderim
gök aşığı bir Leyla bir zin ağıdıyla giderim
ayşım
gözlerimin damağı sus astı mehdisine
susa çalımdı beklenti
ayşım
giymek mesela ay kusurunu
sonu şikayet olmayan bir tanrılı günü
meğili aşka olan
rüzgar gördüm
bir adam karası leke gördüm
sen sözlerinin damaklarını aç
ben beslerim seni der gibi
bakma
ayşım
ay kanadımın üşüğü
çalı kusurum
çevir beni kıt haneli fikrime
sabur ağacına as kitabe nüshamı
sor
sor hatırına okunduk seninle
üfür eski bir nakış işlensin üstüne
göllerin göğüne yağdım ıslanmadı
ellerim yama kentinde yara soluyor
merakımı hor görme ayşım
sayı saydıkça neden eksiliyor saçların
gözlerimin üstüne yağdan fışkı saçıyor üstelik
kezzabı nehirlerime akıyor
içiyor içiriyorum martılara
yedi kör yedi kor
yedi tanrılı bir his
ayşım
dokunma ellerime bilirsin üç yanık yamalıdır ellerim
saramam nehirlerini boyum kısa yükselemem tahtına
sen sar nehirlerimi ayşım
sen yüksel bilirim arşa değer başın
bir göç
zemin asıyor tuvallerime
git gördüm su ördüm
ayşım senle bir tarih gömdüm
yoktun…
ay kusurun olurum aydanlığım demli
karanlığa çıkar izlerim seni yüzümde sen benekleriyle
sus biraz huysuz öylece giderim bir daha dönmem
’anlatımıma o narin sesiyle renk katan kalimera ablama
sevgilerimle
teşekürler’