Fersiz gözlerime düşerse gün
ışıltısı,
Dem vuran hicran
bir makamda
Soluklanır bir an
gönül sızıltısı…
Kulaklarımda
kurşun sesinin uğultusu
Üstüne sinmiş
olay mahallinden kaçarken ki kokusu
Sızıyor
yarıklardan kıvrılarak,
Vurulunca mekruh
aşkların en asi savaşçısı…
Hey!
Bir kıvılcımla
yüzlerindeki nuru aldığım yıldızlar,
Şu yağmurun
hücresindeki damlalar,
Kaç tanenize olur
mezar?
Avucumda,
Sıkıyorum,
sıkabildiğim kadar!
Aynı yenilgiyi
öpüyorum alnının ortasından,
Kazandığım
zamanlar…
Şaşkınlığım
fütursuz,
Köprüleri
yıkılırken koca şehrin.
Denize doğru,
artıyor ivmesi atıkların,
Kopmuş el, bacak,
parçalanmış yürek yığıntısı.
Çıplaklığı
korkunç, çapı ürkütücü,
Utanıyor benden
Kaçıramazken
bakışlarımı…
Mıhlandım olduğum
yere sanki,
Utanmayın ne
olur,
Yeşilde
ölümsüzlük yazan çam ağaçları…
Sen; hiçlikteki
tek noktalı yazı,
Yumruğumun
gölgesi, yumruğumun hükmü kadar
Tutup, tutulacağım
sancı.
Ez güç yetirdiğin
en büyük taşla,
Şartım; dik
düşmeli başım toprağa.
Yaşayamadığım vakitten
bir ip ucu,
Bir iz kalmalı ki
Yutkundukça
takılsın boğazına
Ve bir al
mendil sallansın
Kaba çirkin, yakışmayan
parmaklarının arasında…
Ü.Seyhan