Aşkının çığlığıyla titresin gök ve zemin,
O güzel dillerinde başlamasın ızdırap.
Menzilin yollarında yürü sen emin emin,
Hüsranlarla olmasın gönül otağın harap.
Hislerini süslesin Mecnun’un hikâyesi,
Dertlerini soldursun Leyla’nın sermayesi,
Mısralarında ölsün zamanın mersiyesi,
Sana nurlar yüklesin çöllerindeki serap.
Neylerimle segâhım çinilerime sinsin,
Gözüne gece boyu mücevherlerim sinsin,
Hafızların sesiyle felaketlerim dinsin,
Hüzünlü nağmeleri söylettirmesin rebap.
Yaklaşma gece gündüz yangınların dehrine,
Bitmeyen kâbusları yaklaştırma şehrine,
İblis’in hevesini getirttirme nehrine,
Korlanan yüreğinde çoğaltılmasın azap.
Bahçenin baharını yüreğine seriver,
Hikmet sırrını çözüp yangınları dürüver,
Hiç olmazsa bu gece maksadını örüver,
Yarın mahşer gününde vermeyesin zor cevap.
Rıhtımın dibeğine oturmasın melanet,
Sükût eden diline yaklaştırılsın rahmet,
Deryan boyun bükerek eksiltmesin muhabbet,
Yangın gecelerinde ağlatılmasın mehtap.
Pervane’nin döşünde seherleri toy kursun,
Onu baykuşlar değil, nur bülbülleri karsın,
Üşüyen ellerine al güllerini sarsın,
Tan yeri ağarırken nuru anlatsın mihrap.