İlim öğrenmek ve öğretmek bir sevda, bir aşk olmalıdır. Işığın etrafında dönüp duran bir pervane gibi olmalıyız. Onlar ışığa âşıktır. Azmini, inancını yitirmeden ışığın etrafında döner durur. Sonunda da yanan gaz lambasının içine kendini atar. Arzuladığı ışığa kavuşmuştur. Ama canından da olmuştur. Bizler öğretmen ve öğrenciler olarak bilginin âşığı olmalı, Mecnun’un Leyla’sına kavuşması için harcadığı çaba, Ferhat’ın Şirin’ine kavuşmak için dağları delmesi, Kerem’in Aslı’sına yandığı gibi bizlerde ilme ve gelişmeye sevdalanmalıyız.

Öğrencilerimizi soru soran, sorgulayan, hakkını arayan, cesur, araştıran biri olarak yetiştirmeliyiz. Öğrencilerimizin başarılı olacağı alanı tespit etmeli ona göre yetiştirmeliyiz. Öğretmen olarak öğrencimizin ilgi ve yeteneklerini öğrenmesine yardımcı olmalıyız. Öğrencimizi çevreye uyum sağlayan, daha çok çevreyi kurallara uyarak, düzeni bozmadan kendine göre değiştirebilen bir kişilikte yetiştirmeliyiz. Öğrencinin kişilik sahibi olması çok önemlidir. Kılık-kıyafet, mal-mülk, mevki makam, güzellik gelip geçicidir. Önemli olan iyi bir kişiliğe sahip olmasıdır. Her ne kadar toplumda görünüşe değer verilse de bunlar kalıcı olmaz.

Merhum Nasrettin Hocamızı elbisesi iyi olmadığı için düğüne almamışlar. O da kürkünü giyinip gelmiş. Hocaya iltifatlar edip başköşeye oturtmuşlar. Hoca kürkünün ucunu yemeğe batırarak “Ye kürküm ye” demiş. Şu güzel söze kulak verelim. “İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, kişilikleriyle yolcu edilirler.”

Öğrencimizi korkutarak, baskı ve tehditlerle bağımlı bir hale getirmeden, kendine güvenen başarılı bir insan olarak yetiştirmeliyiz. Öğrencimizi sevgi, saygı ve güven içinde, eğitim ortamında yetiştirmeli, önüne çıkacak problemleri çözmesinde onlara yardımcı olmalıyız.

Sağlıklı, başarılı bir eğitim için öğretmenin yapması gerekli davranışları sıralayacak olursak şunları söyleyebiliriz. Öğrenciler dersimizden ve bizden sıkılmamalı, sıkıcılıktan kurtulmak için gerekli durumlarda konuşmamızda, davranışlarımızda basit değişiklikler yapabilmeliyiz. Konuşma hızımızı, yüz ifademizi değiştirebiliriz. Eğitimde vücut dilinin ne kadar önemli olduğu gün geçtikçe daha da iyi anlaşılmaktadır. Sınıfta birlikte uyacağımız kuralları öğrencilerimizle birlikte koyabilmeliyiz. İnsanın kendi koyduğu kurala uyması daha kolaydır. Öğrenciler kendinden bekleneni bildiği zaman isteneni daha kolay yaparlar.

Öğretmen anlatacağı konudan öğrenciyi bilgilendirmeli, konunun ana hatlarını sunmalı, öğrencinin derse katılımını sağlamalı, öğrenciyi derse iyi motive etmeli ve ders sonunda özet yaparak dersi değerlendirmelidir. Öğretmek konuşmak değildir. Uzun süreli konuşmalar öğrencileri sıkar. Bunun için kısa konuşup sorularla öğrencilerin derse katılımını sağlamalıyız. Derse katılımı sağlamak için öğrettiklerimiz anlamlı olmalı ve ihtiyaçlara uymalı, öğrencilerimize söz hakkı tanımalı, öğrenmeyi zevkli hale getirmek için öğrencinin başarısını hissettirmeli, öğrenci düşündüğünü cesaretle söyleyebilmelidir.

Ders anlatırken ses tonumuzu iyi ayarlamalı, vurgu ve tonlamalarla dersi zevkli hale dönüştürebilmeliyiz. Öğrencimiz başaracağına inanmalı, kazanma umudu taşımalıdır. Sınıfta toplu eğitimden daha çok bireysel öğretime yer verdiğimiz zaman derse katılım artacaktır.

Dersi sıkıcılıktan kurtarmak için çok konuştuğumuz zaman öğrenciler sinyal vermeli veya öğrencilerin gözleri ve yüzleri bize uyarı yapmalıdır. Çok konuştuğumuzun farkına vardığımız zaman kendimizi konuşmamaya zorlamalıyız. Konfüçyüs diyor ki: “Eğitimli insanların dokuz düşüncesi vardır. Baktıklarında berrak görmeyi, dinlediklerinde iyi duymayı, görünüşleri bakımından sıcak olmayı, davranışlarında saygılı olmayı, konuşmalarında doğru olmayı, işlerinde ciddi olmayı, şüphelendiklerinde soruları nasıl soracaklarını, öfkelendiklerinde sorunları, kazancı gördüklerinde adaleti düşünürler.”

Öğrenmeyi ve öğretmeyi aşk haline getirelim. Aşk haline gelen ilmin topluma faydalarını saymakla bitiremeyiz. “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya da dinleyen ol, sakın dördüncüsü olma, helak olursun!”

( Öğrenmek Ve Öğretmek Aşk Mı? başlıklı yazı Ali ÖZKANLI tarafından 24.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu