Günaydın küçük
dünyamın ‘’kahrolasıca’’ pardon, güleç ve mükemmel insanları.
Size hüzün kıran
bir sabahın sahtekâr mikrofonundan sesleniyorum.
Bu gün hiçbir
kadın soyunmayacak para karşılığında,
Ve hiçbir baba aç
uyutmayacak çocuğunu.
Şubatın ısırgan rüzgârında
Hiçbir işçi sövmeyecek
kendini 3 kuruş yevmiyeyle çalıştıran patronuna,
Ve kapalı kapılar
arkasında hiçbir avrat dayakta yemeyecek.
Nereden ve nasıl
geldiğimi bilmeyecek kadar yabancıyım benliğime.
İçine düşülecek
bir Yusuf kuyusuna muhtaç,
Körlüğüme bahane
arama telaşında
Kirlenmiş bir
tuvalin üzerine parlak bir gün çizmeye çalışıyorum.
Az önce
üşümediğime inandırdım kendimi,
Ağlamanın güzel
olabileceğine
Bedenimin
kirletilemeyecek kadar temiz olduğuna
Ve her gün yüzüme
asıp çıkabileceğim tebessüm eden bir maskem olduğuna.
İyi günler çürümüş
dünyamın ‘’kokuşmuş’’ pardon pirüpak nur yüzlü insanları;
Size yüzünüzü
ekşitip geçtiğiniz çöplüğün içinden sesleniyorum.
Sizinle basit bir
dünyanın ironik anlatımı olabilir miyiz?
Siz ve ben,
Onlar ve diğerleri
Aslında hiçbir
mantığı olmayan teorilerin arasında sıkışıp kalmış gibi değil miyiz?
Sınıflandırılmanın
kahrolasıca yüküyle,
Ertelediğimiz tüm
heyecanların altında iki büklüm yaşama mecbur edilmiş değil miyiz?
Garip bir tren
yolculuğunun
Sonsuz seyahat
hakkı kazanmış ruhsuz yolcularıyız aslında.
Beynimizi kemiren
milyonlarca kurda aldırmadan
Alışıyorken bu
saçma yolculuğun sarsıntılarına,
Girdiğimiz
tünellerin karanlığından korkmayacak kadar büyüdük galiba.
Yeniden âşık
olamayacak kadar büyütüldüğümüzün farkına vardığımızda
Ve duracak hiçbir
istasyonun kalmadığını gördüğümüzde,
Panikle
birbirimizin kompartımanlarında zoraki misafirlikler yaşıyoruz galiba.
Rayların kulak
tırmalayan gıcırtısında,
Yarın bir öncekini
parçalamış bir sabahın kanlı kollarında uyanacağız.
Birbirinin katili
günlerin gecelerine nasıl savunmasız uzanabildiğimizi
Gündelik ölüm ve
doğumlara nasıl bu kadar alışabildiğimizin idrakında değilim.
Yalancı ve çiçek
aldatan bir bahar aldım kendime dün gece
Kitap arasında
kurumaya bırakılacak hüsran bir miktar.
Kırlangıçlar
buldum ve serçeler…
Kanadı kırılgan hikâyeler.
Yeni yasaklar
koydum zihnime,
Bir daha şiirlerde
Kandan ve
fahişelerden bahsedilmeyecek.
Noktasına
virgülüne dokunulacak bir hayat budadım,
Yediveren gülleri
derilecek.
Küçük bir not kâğıdına
yazıp aynama astım,
Bundan sonra
umuttan daha çok bahsedilecek.
İyi geceler karanlık
dünyamın ‘’küçük’’ pardon devasa insanları…
Size cehennemin dibinden sesleniyorum,
Aslında koca bir yalancıyım,
İnanın ne yazarsam yazayım dünya asla değişmeyecek…
Şubat'2012 Aydın...
Aylin Başdemir