ağzı yüzü denk
ayrılık çalan kapı
kapanır kepenk
elinde kalır sapı
çektiğin onca acı içinde
çanağına kan doğranırken
sancılarını çeker
anan ağlardı üstüne
geçirdiğin yaz
nerede olur bilmem
buyduğun ayaz
ömrünün kışına dek
yeni güne doğ
çıra gibi harlasın
içimi ısıt
günüme de parlasın
gizem çözemediği dudağında
mihrinle
yeniden doğmuş gibi
sevincine ışıksın
yineleyip gülüver seni
haykırsa dizem
aşıksın demesiyle yaşa yine
aşkından
cemrelerine bahar kokuşunla
da irem
karanlığından gecen ışığın
var olunca
krem rengi mutluluk içinde
çoğalacak
koca bir tarih derin ölür
viranlığından
sokağın boşluğuna dalınca
ömür kalır
gittiğin yerde tozun siner
üste başına
alır elinden sazı bir uzun
hava söyler
göz kapağına ağır nedensizdir
bittiğin
kaldırımları döktük
yenilecek seneye
kokulunla çöplüğe kokusuyla
birlikte
şimşeği akmayınca çarptı
yıldırımları
dirlikte can bulası ulusum
gül başına
sözümle tanır beni yere
düşüremedi
yılgınlığına bakma direncin
yenilenir
düş/üremedi bile uyanınca unutmuş
esrikliğinde başka düşer
çılgınlığına
gizinde esriyen gecenin arka
yüzü
gözlerinden çiğ damlası olur
çimen üzerinde
acılarında damlacıkların
kız
kule
içinde
boğazını
seyreder idi
istanbula özüm
kalır iki yanımdan