Artan
inleyişlerle yığma kasideleri,
Bağlarımın
esrârı, tek tek büzülür sonra.
Güllere
vuslatı yak, yakma acı gurbeti;
Meltemlerin
maksadı esip dursun bu sabah.
Solmasın
şafakların kızaran kor telleri,
Dildârlarım
durmadan toplasınlar lâleler.
Bağbanlarım
yaş döküp ağlamasın seherde,
İnlet neyin
sırrıyla, inlet sûzinakları.
Ey bülbülüm
sevdâ dök, kurutma dudakları!
Yüreğimin
önüne indirme perdeleri,
Mevsimlerin
efsunu tek tek çözülür sonra.
Bahçeme
nurları yık, yıkma acı hasreti,
Neylerimin
sırrıyla yanıp dursun kor segâh.
Erimesin
bağrımda Mecnun’umun çölleri,
Güller aşk
ikliminde toplasınlar jaleler.
Bağbanlarım
yaş döküp ağlamasın seherde,
İnlet neyin
sırrıyla, inlet sûzinakları.
Ey bülbülüm
sevdâ dök, kurutma dudakları!
Sâkilere
döktürtme zehirli bâdeleri,
Sevdâların
güftesi tek tek üzülür sonra.
Döşüne
yıldızlar tak, takma acı nefreti,
Uzayan
susuzluğa, kanıp dursun girizgâh.
Seninle arşa
değsin âşıkların dilleri,
Sükût etme bu
gece, koparttır sen nâleler.
Bağbanlarım
yaş döküp ağlamasın seherde,
İnlet neyin
sırrıyla, inlet sûzinakları.
Ey bülbülüm
sevdâ dök, kurutma dudakları!
Kışların
mâtemiyle bozdurma dîdeleri,
Hülyâların
bestesi tek tek ezilir sonra.
Kalbine
mehtâbı çak, çakma kor melâneti,
Sazların
mızrâbında yanıp dursun bin yegâh.
Gelmesin
üzerine takvimlerin selleri,
Kanadının
ucunda uyandır sen şûleler.
Bağbanlarım
yaş döküp ağlamasın seherde,
İnlet neyin
sırrıyla, inlet sûzinakları.
Ey bülbülüm
sevdâ dök, kurutma dudakları!