İslam İle Şereflenen Bir Hicret Ehlinin Hikayesi-ı
Bu yazımda, 16 yaşına kadar Hristiyan olarak
yaşadıktan sonra İslam ile şereflenen Alman asıllı Gülay Hanım’ın ilginç
hikayesini bulacaksınız. Hikayesi, Allah yolundaki çabası, şevki ve
azmi, hayatındaki önceliklerini ailesi, eşi, çocuğu ve evi olarak
belirlemiş olan büyük bir kesim Müslüman kadın için önemli bir örnek
olacak.
Gülay Hanım bana yolladığı e-mailinde kendisini
tanıtıyor, tebliğ amacıyla açtığı web sitelerinden, Facebook
sayfalarından ve ayrıca kendi imkanlarıyla her gün radyoda canlı yayın
yaptığından söz ediyordu. Beğendiği ve anlaşılır bulduğu için yazılarımı
sitelerinde paylaştığını, radyoda seslendirdiğini iletiyordu. İslam
öncesi ve sonrası hayatından kesitler içeren ve düşüncelerini anlattığı
yazısından alıntılar yaparak bu ilginç ihtida öyküsünü paylaşmak
istiyorum.
Allah’ı her zaman çok sevdiğini, Hz. İsa(as)’a
inandığını ama hiç bir zaman iyi bir Hristiyan olamadığını söylüyor
Gülay Hanım. Kilisede günah çıkarmanın, Meryem Ana heykelinden yardım
umut etmenin, Hz. İsa’nın –haşa-Allah’ın oğlu olduğu inancının,
çıkmazlar içinde bocalamasına sebep olduğunu ekliyor. Huzursuz ve hep
dua ediyor; “bana yardım et Allah’ım, bana doğruyu göster”.
16
yaşında arkadaşları ile birlikte bir sebeple Türkiye’ye geliyor ve
ezanlardan etkilenerek İslam’ı öğrenmeye karar veriyor. Aldığı kitapları
okudukça aradığı merhametin, güzel ahlâkın, Allah sevgisinin İslam’da
olduğunu görüyor. Okudukça Rabb’ine daha yakınlaştığını hissediyor.
Gönül penceresinin açıldığını hissediyor, nereye baksa O’nu görüyor,
sevgisiyle dolup taşıyor.
Kelime-i şehadet getirip Müslüman
oluyor. Diyor ki; “Dünyanın bütün lezzetlerini, nimetlerini toplasanız,
Allah’ı tanımadıktan sevmedikten sonra bir değeri olmaz. Bunca
amaçsızlık içinde sizi dünyanın sultanı yapsalar kaç para eder? İdam
edilmek için üzerine çıkarıldığı sehpanın altın veya yakut gibi değerli
taşlarla süslü olması insanı mutlu eder mi? Allah’ı tanımayan, O’nu
bilmeyen birçok insan bu sehpaya çıkan insanlar gibi değil mi?”
Hicret Zamanı
Almanya’da
özgür bir insandır Gülay ama özgürlük onu mutlu etmez. Annesinin
Allah’a olan sevgisi güzel bir ahlâkla yetişmesine vesile olmuştur. Ama o
sözde özgür hayatın içinde ne kendisi, ne anne babası ve ne de
kardeşleri mutlu değildir. Çünkü mutluluk parada veya rahat yaşamda
değildir. Mutluluk ancak iyilikle, doğrulukla, insanları, Allah’ı
sevmekle ve iman yolunda yürümekle mümkündür.
İman yolunda ise
Türkiye’de yürüyecektir. Anne babasıdır onlar ama orada Allah’ın yolunda
yürüyemiyorsa ona yakışan hicrettir. Hem Allahın arzı geniş değil
miydi? Ve Allah hicret edenleri müjdelemiyor muydu?
Zulme
uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz
güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür.
Bilmiş olsalardı. (Nahl Suresi, 41)
Yanlış davranışlarını,
düşüncelerini, alışkanlıklarını, kısacası geçmişine dair her şeyini
bırakarak yalnız Allah’a yönelmek ve yalnız O’nun istediği gibi yaşamak
için dönüyor Gülay Kardeşimiz. Hicret ederek Allah’a gönülden teslim
oluyor, O’nun himayesine sığınıyor.
Hicret kalben, ruhen bir kopuş.
Karanlıklardan aydınlığa çıkaran, kurtuluşa ulaştıran fiili dua. Gülay
Hanım hayatını zorlaştıran gereksiz korkulardan, endişelerden,
üzerindeki zincirlerden kurtuluyor.
Müslümanları Tanıdıkça Yaşadığı Hayal Kırıklıkları
Döndüğünde
sürekli Kur’an okuyor, kitaplar okuyor. Müslümanlarla tanışıyor. Büyük
bir coşku ve heyecanla öğrendiklerini paylaşıyor. Ancak kendisini
heyecana sürükleyen şeylerin onlara gayet normal geldiğini şaşkınlıkla
fark ediyor. “Nasılsa biz Müslümanız” diye düşünenlerin, kendisi gibi
çölde susuz kalmadıklarını, günah girdabında boğulan insanların
acılarına şahit olmadıklarını, kolayca İslam mirasına konuverdiklerini
söylüyor.
“Onlar İslam’ın olmadığı bir dünyada yaşamanın ne kadar
korkunç olduğunu bilmiyorlardı. Oysa İslam etrafına öyle bir hakikat
ışığı saçar ki, eğer o hakikat ışığının haricinde dünyaya baksak,
dünyayı umumi bir matem yeri, yaratılan varlıkları birbirine yabancı,
belki de düşman. Oysa İslam’ın neşrettiği nurla, umumi matem yeri olan
şu dünya, içinde cezbeyle zikredilen bir zikirhaneye döner. O, birbirine
yabancı, düşman varlıklar birer dost ve kardeş şekline girer. Yazık ki
İslam gerek Hristiyanlara gerekse diğer dinlere mensup insanlara doğru
anlatılmamış” diyor Gülay Hanım.
Devam edecek inşaAllah…
Fuat Türker
Dipnot:
Gülay Öztürk’ün kişisel sitesi www.gulayozturk.com/ Buradan her gün
saat 11.00’daki canlı yayınına da ulaşabiliyorsunuz.
(
İslam İle Şereflenen Bir Hicret Ehlinin Hikayesi-ı başlıklı yazı
fuatturker tarafından
8.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.