Kur’an, iman edenlerin hep az sayıda olduğunu haber verir. Neden insanların çoğu iman etmez?.. Kuşkusuz bunun pek çok nedeni var. Ancak en temel iki nedenden ilki, insanın Allah'ı tanımaması, düşünmemesi, Allah'ın sonsuz kudretini gereği gibi takdir edememesidir. Bir diğer neden de, içinde yaşadığı toplumun telkinleri nedeniyle dinin baskıcı, sıkıntılı ve özgürlüğünü kısıtlayıcı bir yaşam sunacağını zannetmesidir.
Ancak insan ilk engeli aştığında, yani kendisini ve herşeyi yaratan tek mutlak varlık olan Allah'ı tanıdığında, iman etmenin asla 'zannettiği' gibi kâbus dolu bir yaşama yol açmayacağını anlayabilir. Allah'ın Kendisini tanıttığı mesajı olan Kuran'ı samimiyetle okur, Allah korkusunu ve sevgisini içine yerleştirir, gafletten kurtulur, kulluğunu kabullenir, Allah'ın varlığının delillerini görür, ölümü ve ahireti tefekkür ederse, onu sonsuz mutluluk ve kurtuluşa götürecek yola girmeyi başarabilir.
İman etmek insan yaşamının en önemli konusudur; inanan insan, hem dünyada hem ahirette mutlu ve huzur dolu bir yaşam sürer. İman eden insanların, Allah'a karşı duydukları sevgi, bağlılık ve kadere olan teslimiyetleri, onları huzursuz edebilecek her türlü nedeni ortadan kaldırır. Çünkü inanan insan için yaşamı boyunca 'kötü' olarak nitelendirebileceği hiçbir şey yoktur. Allah'ın, zahiren 'şer' gibi görünen her şeyi, kendisi için 'hayra' dönüştüreceğini çok iyi bilmektedir. Bu da, müminin her zaman imani bir coşkuya sahip olmasını sağlar. Herkesin karamsar olduğu ortamlarda bile, onu üzecek herhangi bir neden mevcut olmadığından, neşesinden hiçbir şey kaybetmez.
Allah'a inanan, O'na dua eden ve güvenen insanların, diğer insanlardan hem ruhsal hem de fiziksel olarak daha sağlıklı olmalarının nedeni, yaratılışlarına uygun davranmalarıdır. İnsanın yaratılışına aykırı olan felsefe ve sistemler ise, insanlara hep acı, hüzün, sıkıntı ve bunalım getirmektedir.
İman ile insan ruhu arasındaki özel ilişki, tıp dünyasında da çeşitli araştırmaların konusu olmuştur. Bir bilimsel araştırma sonucuna göre, inanan gençlerin inanmayan gençliğe nazaran daha mutlu oldukları ortaya çıkmıştır. Associated Press bu araştırmayı, 24 Ağustos 2007 günü “Birçok çocuk için inanç mutluluğun anahtarıdır” başlığı ile dünyaya duyurmuştur.
Ayrıca Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Herbert Benson'ın dini inanç ve bedensel sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen kapsamlı araştırmaları da, bu konuda dikkat çekici sonuçlar vermiştir. Benson, inançsız bir kişi olmasına rağmen, Allah'a olan inancın ve ibadetlerin insan sağlığı üzerinde başka hiçbir şeyde görülmeyecek derecede olumlu bir etki meydana getirdiği sonucuna varmıştır. Benson, "diğer hiçbir inancın, Allah'a olan inanç gibi zihne huzur vermediği sonucuna" vardığını açıklamaktadır. (M. Grant Gross, Oceanography, A View of Earth, 6. baskı, Englewood Cliffs, Prentice-Hall Inc., 1993, s. 205)
Seküler bir araştırmacı olan Benson'ın vardığı sonuç, kendi ifadesiyle, insan bedeninin ve zihninin "Allah'a iman etmeye göre ayarlı" olduğudur. (Rod R. Seeley, Trent D. Stephens, Philip Tate, Essentials of Anatomy & Physiology, 2. baskı, Mosby-Year Book Inc., St. Louis, 1996, s. 211; Charles R. Noback, N. L. Strominger, R. J. Demarest, The Human Nervous System, Introduction and Review, 4. baskı, Lea & Febiger, Philadelphia, 1991, ss. 410-411)
İman etmeyen insanlar, ne kadar gayret etseler de, imani bir neşeye sahip olamadıklarından, hiçbir zaman gerçek mutluluğu yaşayamazlar. Çok isteseler bile, bir türlü samimi ve içten bir neşe ile hareket etmeyi başaramazlar. Çünkü mutluluk hissini insan ruhuna hissettiren Allah’tır ve sadece iman eden kullarına bu hissi verir.
İmanın kendilerine getireceği huzurdan uzak kalan insanlar gerçek anlamda rahat olamaz, karşılarındaki insanlara da rahatsızlık verirler. Çevrelerine 'hikmetle bakan bir iç göz'leri yoktur, o nedenle olayları sadece zahiri yönden değerlendirebilirler. Batınını görmemeleri, onları Allah'a iman etmekten alıkoyar. Kısacası; sadece bakarlar, görmezler. Allah'a samimi bir şekilde iman ederek kazanacakları mutluluğu, akılsızlıkları yüzünden kaybedip mutsuz bir yaşam sürerler.