UKKAŞE BİN MİHSAN EL-ESEDİ
Mekkede iman edip, İslâmiyeti kabul edenlerin ilklerinden olmuştur. Ömrü boyunca Peygamber Efendimizin (sav) yanında bulunmaya azamî gayret göstermiş ve bu yüzden Suffe ehlinden sayılmıştır. Bedir Savaşında, Peygamber Efendimiz tarafından, kılıcının kırılması üzerine, kendisine verilen değneğin kılıca dönüşmesiyle tanınıp şöhret olmuştur. Risâle-i Nurda bu vesile ile ismi zikredilmiş ve Peygamber Efendimizin mucizesine masadak olmuştur.
Peygamber Efendimizin vefatına yakın; sahabeden üzerinde hakkı olanın gelip almasını buyurmasından sonra, aralarında cereyan eden hadise, bir taraftan sahabenin neticeyi şaşkınlıkla takip etmelerine sebep olurken, diğer taraftan da kul hakkının ne kadar ehemmiyetli olduğu, kul hakkıyla Allahın huzuruna gidilmemesi gerektiğine çok güzel bir örnek teşkil etmiştir.

Ukkaşenin doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Nerede doğduğu ve çocukluğu hakkında da aydınlatıcı bilgi mevcut değildir. Hakkındaki bilgiler daha çok Müslüman olmasından ve özellikle Bedir Savaşından sonrasına aittir.

Genelde babasının adı Mihsan olarak belirtilmekle beraber, bazı kaynaklarda Muhassin, Muhsin şeklinde de geçtiği görülmektedir.

Ukkaşe (ra) İslâmiyeti kabul edenlerin ilklerindendir. Bu vesile ile, Peygamber Efendimizin (asm) vefatına kadar yanında bulunmuş ve Yüce Peygamber ile birlikte hemen hemen tüm savaşlara katılmıştır. Ayrıca Suffa ehlinden sayılmıştır.

Ukkaşe, Müslümanlarla Mekke müşrikleri arasında bir ilk olan Bedir Savaşına katıldı. Bu savaşta büyük bir cesaret ve kahramanlık örneği gösterdi. Çarpışma sırasında kılıcı kırıldı. Bazı kaynaklarda elinde birkaç kılıcın kırıldığı da nakledilmektedir. Risâle-i Nurda da yer alan ve ismi zikredilen, olay üzerine Peygamber Efendimize gitti. Peygamber Efendimiz eline bir değnek vererek onunla savaşmaya devam etmesini buyurdu. O da aynısını yaptı ve değnekle savaşmaya devam etti. Cenâb-ı Hakkın inayetiyle, elinde uzun beyaz bir kılıca dönüşen ve Peygamber Efendimizin bir mucizesine vesile olan, olay ve kılıç tarih kayıtlarına geçti. Kılıç da yardımcı anlamına gelen "el-avn" unvanıyla meşhur oldu (Mektubat, 1997, s. 138; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C: 9, Şamil Y., İstanbul, ty., s. 144-145). Ukkaşe, Peygamber Efendimiz ile birlikte katıldığı tüm savaşlarda bu kılıcı kullandı.

Uhud Savaşı başlamadan evvel Peygamber Efendimiz, sayı itibariyle az ama, iman ve cesarette emsalsiz olan İslâm Ordusunu bizzat kendisi tertip edip düzene ve savaş nizamına soktu. Zübeyr bin Avvamı (ra) zırhlı birliklerin, Hazreti Hamzayı (ra) zırh giymemiş ve zırhsız olanların başına getirdi. Ebu Selem bin Abdülesedi ordunun sol kanadı ve Ukkaşeyi (ra) de sağ kanadının başına getirerek, ordunun kanatlardaki komutasını bu iki sahabeye verdi. Öncü birliklerin başına da Sad bin Ebi Vakkas (ra) ile Ebu Ubeyde bin Cerrahı (ra) getirdi. Daha sonra başlayan savaşta, bilindiği gibi, her iki tarafın da kayıpları büyük oldu. Sayıları az olan Müslümanlar büyük bir kahramanlık örneği göstererek mağlûbiyete engel oldular. Ukkaşe de büyük bir hizmeti yerine getirdi.

Ukkaşe bin Mihsan Hendek Savaşında da bulundu. Ayrıca, muhtelif zamanlarda bazı sefer ve savaşlar için hazırlanıp yola koyulan ordularda katıldı. Bir ara, kendi kabilesi olan Esedoğulları üzerine gönderildi. Peygamber Efendimiz bu sefer sırasında kırk kişilik bir birliği emrine verdi. Çünkü, Ukkaşenin kabilesi Esedoğulları, Hendek Savaşı sırasında Mekke Müşriklerinin yanında yer almışlardı. Ancak, bu birlik sefere çıkıp hedeflenen yere gittiyse de kimseyi bulamadılar. İslâm birliğinin geldiğini önceden haber alan Esedoğulları oturdukları yerleri terk ederek dağa ve yüksek yerlere çekilmişlerdi. Dolayısıyla herhangi bir çatışma olmadan geri dönüldü.

Kurân-ı Kerimin nüzulünün tamamlanması ve Peygamber Efendimizin (asm) vefatının yakınlaştığını hissetmesinden sonra, Bilâl-i Habeş (ra) aracılığıyla Müslümanları toplayarak tebliğde bulundu. Konuşmasını tamamladıktan sonra ashabına dönerek, "Sizden kime bir haksızlık yapmış isem, şimdi benden hakkını alsın, ahrete bırakmasın" dedi. Bunun üzerine Ukkaşe, bir savaş sırasında, Peygamber Efendimizin değneğinin sırtına değdiği söyledi. Habibullah da, bir değnek getirmelerini ve Ukkaşeden de gelip değnekle hakkını almasını söyledi. Bu durum karşısında hayrette kalan sahabe donup kaldı. Hazreti Ebu Bekir, Ömer, Ali başta olmak üzere, öne çıkıp, değnekle Ukkaşenin kendi sırtlarına vurmasını söylediler. Daha sonra bunlara, Peygamber Efendimizin torunları Hazreti Hasan ve Hüseyin de benzer teklifte bulunarak katıldılar. Çünkü, hiçbirinin Peygamber Efendimizin sırtına değnekle vurulmasına tahammülleri yoktu. Ancak, Peygamber Efendimiz bunların hiçbirine izin vermedi. Sırtını açarak (Ukkaşe, kendisine değnek değdiği zaman sırtının açık olduğunu söylediği için) Ukkaşeye, "hakkını al" diyerek vurmasını istedi. Ukkaşe, Peygamber Efendimizin açık sırtını öperek, "anam babam sana feda olsun Ya Resulallah! Senden hak iddia etmek benim ne haddime!" diyerek karşılık verdi. Peygamber Efendimiz hakkını helâl etmesini ısrarla istedi. Ukkaşe, kendisine şefaatçi olmasını isteyerek hakkını helâl ettiğini söyledi. Bu talepten sonra Peygamber Efendimiz, "Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu yaşlı adama baksın" diyerek iltifatta bulundu.

Peygamber Efendimiz bu hareketiyle, kul hakkıyla Allahın huzuruna gidilmemesi gerektiğini en güzel şekilde göstermiş oldu. Peygamber Efendimiz, başka bir zaman, cennete gideceklerin özelliklerini aktarırken, yetmiş bin kişinin hesapsız cennete gireceğini, bunların da; sihir yapmayan ve yaptırmayan, Allaha tevekkül eden kimseler olduğunu mealen buyururken, Ukkaşe de o topluluktan olması için duâ etmesi ricasında bulunmuş, Peygamber Efendimiz de duâ ederek, "sen onlardansın" müjdesini vermişti.

Sahabenin önemli simalarından olan Ukkaşe, fazilet ve kemal sahibi bir sima olarak tanındı. Herkesin sevgi ve saygısını kazandı. Peygamber Efendimizin vefatından sonra, Hazreti Ebu Bekir döneminde de kısa bir süre yaşadı. Bu arada, yalancı peygamberler ortaya çıkmış ve dinden dönenler olmuştu. Bunların üzerinde gönderilmek üzere Halid bin Velid komutasında hazırlanan orduya katıldı. Daha sonra meydana gelen Yemame Savaşında bazı sahabelerle birlikte şehit düştü (632). İşte bu savaşta, sahabenin önemli simaları şehit düşünce, Hazreti Ebu Bekir Kurân-ı Kerimi toplama kararı almıştır.

Ukkaşe bin Mihsanın, mezarı Nurdağı İlçesinde bulunmaktadır. Türbesi halen önemli ziyaretgâhlardan bir tanesidir. Yöredeki insanlar, bu büyük sahabeye hürmet ve atfen ismini kendi çocuklarına verdiklerinden, bölgede Ökkeş ismine sıkça rastlanılmaktadır.

( Manevi Mimarlarımız-1 başlıklı yazı Mehmet Dal tarafından 10.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu