içinde
karanlığın
içinden evler
şafak aydınlığı
bacalar uzuyorken
pencerede yıldız
kıpırtılardan
perdelere
ötünce
horoz
çil
yine sessizliğine tanla arınılan köyde
ortasından kapılar usulca açılınca
bir beygirin başında ışıklanırken sine
saçılınca oğlanı kızı anasınla bir
beygirin yükü ağır yorgan döşeği torba
oğlanı semerinden kızı arkaya bindi
çorba sarımsağınla köy içine tüterken
beygirin yedeğinde kime söyler yalanı
pıtırdayan sesleri köy dışına taşıdı
şafağın değdi yere gün çalığı yere dek
taşlı yola
gülüşen çalısı çıtırdayan
yedek umuda sığar yolu yılan ölüsü
karakol penceresi güneşi yansıtıyor
durdular karşısına yolcularınla beygir
ısıtıyor güneşle sıkıntı bir olunca
altı
göz bakar şimdi bakışmaya vurdular
*
beygir burun çalınca kuyruğunda gün düştü
güneş süngüden çıktı bulutlara geçiyor
umarsızlığı sorma bahtsızları seçiyor
kimdi benim oğlumu benden koparıp alan
kimse yok sesi de yok ince serviye benzer
ana yükünü sardı öfkesinde mi gezer
er anlamıştı söyler ötekindedir kalan
ana ali derdinde kocası da nerede
gözlerine yaş akar yolu geçene bakar
tepede yoksa sakar demirtaş’ına yakar
son yolunda buldular karakolun derede
hasan çavuşum kocam ali oğlum merkezde
senin de pıtır ismel yanıyor korlu
gözde
*
bir
beygir
bir köpek
üç eşekle
dört kadın ekle
durdular karakola a
dediler boşa mı dediler
altı kadın durdu kapı önü
önüne dam dokuz çocuğa soru
çıplak ayaklarından sabır çekerek
kocaman ellerinden kederin demetinden
çık
çocukluğundan kıpırtılar unutulmuş mu
*
cin gibi yol dökülen
büker beygir boynunu
ter tırnaktan sökülen
ağlayacak ağladı
ciğerinden dağladı
köpek boşuna havlar
yollarında bağladı
ağzını bıçak açmaz
saat dokuza gelir
soru sorgu teslim et
biter mi teslimiyet
tıktılar görücüyü
boğazındadır niyet
ozan efem acıdır
ekmek ihtiyacıdır
damın dişi içinde
gelenler aracıdır