“Avuçlar dolusu yangın izleri
Yanık tenlerin gölgesinde…”
Bilindik ayazların
Verandalı evleri
Minicik kuşlar ayaklanmış
Kanaviçe işli perde yüzlerinden
Ve yanaklarında mahçupluğun dili
Gözlere kazınan üşengeç dalgınlıklar
Dokunsa tellerine telgrafın
Kaç sevda mahsundur
Kanat kanat ayrılıklar
Gece süslerine bezenmiş
Beyaz kürklü zambak
Viryantinli sevdanın
Yakasında gülüşler
Tamamdır…
Biraz evvel;
Saçları okşandı Antoino’nun
Kıskanç sevda perileri
Gizlemeyin elleri
Kuru güllerle
Süslenmiş aşk
Bu gece…
Sokak düşlü dilenciler
Kadere ot tıkamayın
Göbeği süslü kadın
Son dansını yapsın
Örülse de ibicekler
Kader sofalarına
Kimsesiz…
Dili perçem yalnızlıklar
Bu gece hissiz bir çiğanın
Gölgesinde demlenin
Ayrık el açmaların
Cesaretinde uçarak
Uçurun yaralı
Yapıncakları…
Dokunsalar dağlanacak
Niyetlerin melodisinde
Avlak ölümler geçer
Göz sürmeli Matilda
Dul entarisinde yaslı
Kadere keder eklemek
Aciz kulların işi
Dişisel duruşlar
Lazım kök
Salmalara…
Şimdi avurtlarından çöl salar kimliği kuru insanlar
Kadere kaç ibicek atılsa dayanabilir gönül otları…