bozuldu şivesi dünyanın
mavi kadar mavi değil umman
şah
griye yakın mat
aslını hediye etti çürük bir sandala
çıldırmış sessizliğin içinde hayat
gök ipsiz kuşaksız bir seyahat
kalışlar var
gidişler üstüne yığılmış
bir fiskeyle kurutulmuş
kurulmuş cümleleri serildi önüne
kırılmış ünlemleri topladı zaman
kustu an tik tak
insanların dilinin ucunda
intihar
har
uçurumlar
uçurumlar kaldı göz çukurunda firkat
akça pakça taze gelinleri ağlattı
ağlatacak
susuyor musunuz
Yağmur yok çok kurak
Sevdiklerini cebine
sevmediklerini kalbine tıkıştırdı sonra
çırpınan turkuaz yalnızlığın biteviye
keskin dişini batırdı tenine
canını acıtarak
aksi mi aksi
meymenetsiz alkışlara
ekledi demini almış sisleri ah
vah değiştikçe değişti
ayıplarda vaveyla
bu tufan, uyanmadan düşün ortasında
ölen bütün çocukların
göçüyor sığınıyor utanmadan hayat
yine bize kaçarak
içime sur üfleyen meleğe bağışladım kendimi
kalan son kibritle yakarak
üşüyor musunuz
bütün ölüleri gömdünüz mü halimize acıyarak
.