su ne kadar berrak bu son güz sabahı
sabun köpüğü umutlardan sızarak gelmiş
zemheri ayında gül isteyenlere ikramı
yağmurun bereketi belki de zamana sunulmuş
eşsizler eşsizi beyaz gül
sen bütün kirliliklere inat kuşanmışken ahı
dinmek bilmeyen hicranlarına gazeller ekle
hiç de nankör olmayan iklimlerin taze kokusu
beni ıtırların buğulandığı yerlerde bekle
biliyorum yüreğin eller gazeli
toprağa karılınca biter mi sandın elemler
sabah rüzgârını sinende hissetmeyi
unutunca beyaz gül
bak en güzel serenadıyla aydınlanıyor gönül
kıpkırmızı haşmetiyle sana çırasını yakmış
yanı başındaki gül
bülbül bitti diyenlerin inadınaymış
kendinin farkında bir dal
bahçemde açan son beyaz gül
vaktin yelpazesine tutunmuş birkaç serçe
boğuşunca kış gelmez sananlar
kışı bulunca tenlerinde
yeniden boğuşmaya başlar
birkaç tane yem içinde
oysa yayla çiçeği başlar
kardan sıyrılmış bir o kadar temizlik içinde
başı semaya dönük
beyaz gül
rengini kırmızıya boyayınca birkaç can
gelen bahardan habersiz
şimdi defterlerini dolduruyorlardır karalanmış
karlar yağınca dileklerine
fitnenin uykudan uyandığı demlerde
kilitlemeden vücudum
ben canlar için tüm kaslarımla
eşsiz kavgalara girerim
bütün gürbüzlüğü ile açsın diye
beyaz gül
o kadar uyumlu ki her şey
bırak öyle kalsın
bu yürek bu güle boyansın
bozulmasın bu evrende iyilik kalsın
bir kurban lazımsa da
bizi o bayramın kurbanı saysın
rengini almış kırmızı beyaz
ortada yürek hep baki kalsın
solmayacak ise
beyaz gül…
23.10.2012 GAZİANTEP