Eğitim çocuklarımızın özgür bireyler olarak yaşayabilmeleri için sahip oldukları cevheri fark etmelerine ve bunu mücevhere çevirmelerine katkılarımızdır. Eğitimciler olarak bizim görevimiz öğrencilerimizin bugünü ile yarını arasında köprü olabilmek, geleceklerine giden yolları onlara fark ettirmek, onlara bilgi sunarken düşünmelerini sağlamak, yorumlama yeteneklerini geliştirecek alternatifleri oluşturmaktır. Bilgiyi öğretirken, düşünmeyi de öğretmektir bizim görevimiz. Kopya beyinler, tek model düşünce yapısında ve görüntüsünde insanlar yetiştirmek değil, kendilerini keşfedebilen, araştırmayı, düşünmeyi bilen bir nesil olmalıdır amacımız.
Ülkemizde özgürlük, sivilleşme ve demokratikleşme adına atılan küçük bir adım bile bizi mutlu etmeye yetiyor. Çünkü bir ülkenin uygarlığı vatandaşlarına koyduğu zorunlulukların azlığı ile doğru orantılıdır. Zorunluluklar çoğalırsa uzay çağında bile olsa o ülke uygar olamaz. MEB’in aldığı yeni kararla artık öğrenciler kıyafetlerinde özgür olacaklar ve zorunlu kıyafet kalkacak. Bu da demektir ki hayatımızdan bir “zorunluluk” daha kalkmış olacak. Her ne kadar gecikmiş bir uygulama bile olsa üniformacılığın hayatımızdan yavaş yavaş siliniyor olması güzel bir gelişme tabii ki.
Şimdi, yeni yönetmelikle beraber öğrenciler istedikleri gibi giyecekler ve tam “kendileri gibi “ olacaklar. Yani “zorunlu kıyafeti” önerenlerin istediği gibi değil. Öğrenci kıyafetleri zaten piyasada normal kıyafetlerden pahalı ve okulun haricinde giyilmiyor. Okul için alınan öğrenci kıyafetlerinin fiyatına belki de birkaç tane değişik (bir öğrenciyi tamamen giydirmek şartıyla) kıyafet alınabiliyor. Hatta bazı okullarda okula gelir toplama adına bu kıyafetler çok daha yüksek fiyatlara satılıyor, velilerin bütçesini ciddi anlamda zorluyor. Oysa şimdi yeni yönetmeliğe göre, aileler bütçelerine uygun, çocuklarının tercih ettiği kıyafetleri alabilme özgürlüğünü yaşarken, psikolojik anlamda baskıdan da kurtulmuş olacaklar. Ayrıca, bu okul kıyafetleri günlük hayatta giyilmemektedir. Okulun ceketi, pantolonu, tişörtü vs hemen belli olduğu için çocuklar bunları gündelik yaşamlarında giymeyi tercih etmemektedirler. Hâlbuki bu okul kıyafetlerine verilen para ile öğrencilerin hem daha değişik kıyafet giyme imkânları olacak hem de kıyafetleri daha ucuza alabilecekler. En azından kendi keselerine uygun kıyafetleri seçebilecekler. Serbest kıyafetin bir de şu faydası olacak: Bazı kardeşler veya arkadaşlar birbirlerinin giysilerini okulda da giyebilecekler.
Bizim dönemimizin kıyafetlerini hatırlıyorum da gerçekten insan ürküyor. Bir o kadar da hüzünleniyor. Biz ilkokuldayken simsiyah bir önlük üstüne beyaz yakalık takardık. Düşünün o kadar renk varken o yaştaki çocuğa en sert, en soğuk, en boğuk rengi kıyafet olarak seçmişler. Başka renk bulamamışlar mıydı acaba? Bazen o dönemden kalan fotolara bakıyorum da sitem etmeden duramıyorum. İlkokulda iken hatırlarım bazı arkadaşların, önlükleri yırtılırdı ya da sobaya değip yakarlardı sonra da “yamalı önlük”le okula gelirlerdi. Yamalı olması bir şey değil bir de farklı tondaki bir siyahtan yama yapılmış. Çünkü asıl önlüğün kumaşından bulamayan anne yamayı da başka kumaştan dikiverirdi mecburen. Ortaokulda ve lisede ceket giyerdik. Koskoca insanlar ceketleri temiz tutmakta zorlanırken okul ortamında o yaşta o hareketli dönemimizde ceketlerimizi temiz tutamazdık. Ayrıca, o ceketi ne bir bayramda ne bir gezide giyebilirdik, kısacası okul haricinde hiçbir işlevi kalmazdı bizim için. Serbest kıyafetin ailelerin bütçelerine de fayda sağlayacağı da bir gerçek.
Yeni çıkarılan kanun tabii ki birtakım tartışmalara sebep olacaktır. Muhakkak ki her kanun kendi mağdurunu doğurur. Tartışmaların temelinde “zengin-fakir” ayrımı daha görünür hale geleceği ileri sürülmektedir. Bu iddianın içeriği duygusal olarak çok incitici olduğu kadar bir o kadar da kaçınılmaz bir gerçektir. Evet, her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de zengin ve fakir aileler insanlar var. Bu noktada kimse üzülmekten başka bir şey yapamaz. Çünkü zenginlik –fakirlik dünyanın kuruluşundan beri her ülkede var olan bir olgudur. Diyeceğim şudur ki kıyafet özgürlüğü olsun veya olmasın zaten bir sınıfta kim fakir kim zengin bütün öğrenciler bilir. Bu olgu onların her davranışından ve her özelliğinden bilinir. En basitinden söyleyeyim. Zengin ailenin çocuğu fakire oranla daha fazla kantine gider ve bu bütün sınıftakiler tarafından bilinir. Bir de ayakkabı örneği verelim: Diyelim, siyah ayakkabı zorunluluğu var okulda. 200 TL’ye de siyah ayakkabı var 40 TL’ye de siyah ayakkabı var. Pahalı ayakkabı ile ucuz ayakkabıyı öğrenci birbirinden ayıramıyor mu sanıyorsunuz? Diğer bir örnek: Öğrenciler birbirlerine bir şey ısmarlamaları söz konusu olduğunda fakir öğrenci bu konuda ister istemez tutuk davranır. Bence bu noktada “fakir öğrenciler” üzerinden politika yapılıyor. Aslında fakir öğrencileri falan düşündükleri yok. Onların tek istedikleri “özgürlük” kavramının geçtiği her konunun onlara danışılması ki onlar da isterlerse bunu onaylasınlar, bu anlamda kendilerini bir nevi “kutsal karar mercii” görmekteler.. Ama artık dünya bireysel özgürlüklerin güçlü olduğu bir yöne gidiyor. Son zamanlardaki çatışmaların, kavgaların sebebi de budur. İnsanlar varlıklarının, kimliklerinin ve özgürlüklerinin kavgasını veriyorlar. Çünkü her baskı karşı direnç doğurur. Öğrencilerimizin bu özgürlük rüzgârından etkilenmediğini söyleyemeyiz.
Toparlayacak olursak, biz eğitimciler öğrencilerimizin birer birey olduğunu artık kabullenmeliyiz. Onların kendi hayatlarında, tercihlerinde ve davranışlarında özgür olduklarını içselleştirmeliyiz Bizler öğrencilerimizin bir birey olduğunu artık kabullenmeliyiz. Bu onların kendilerine daha çok güven duymalarına ve daha çok sorumluluk almalarını sağlayacaktır. Bu bizim onlara karşı saygı duyduğumuzun bir göstergesidir. Başlığımızda sorduğumuz sorunun cevabını vermiş olalım:
“ Özgürlüğün kıyafeti kişinin kendi özgür iradesi ile seçtiği ve giydiği kıyafettir.”