Her insan tektir ve benzersizdir. Her insanın kendine ait özellikleri, yetenekleri ve ilgileri vardır. Bu anlamda eğer uygun eğitim ve rehberlik verilirse her insanın içinde bir cevher vardır. Yani, her insanın içinde bir dahi yatar. Dolayısı ile eğitim ve rehberlik bir insanın içindeki bu dâhinin ortaya çıkmasını sağlar. Doğal olarak bireye verilecek rehberlik hizmeti ve eğitim kişinin yapısına uygun olmalıdır. İşte burada insan kâşifleri devreye giriyor.
Günümüzde okullardaki eğitim toplumun genel özellikleri ön planda tutularak veriliyor. Kişinin özel ilgi ve yetenekleri pek ön planda tutulmuyor. Özel ve resmi kurumlarda eğitim alan öğrenciler 40 kişilik hatta 50 kişilik sınıflarda kişisel özelliklerini ortaya koyamadan kaybolup gidiyor. Bugün öğrenci sayısı iki bin civarı olan resmi ve özel okullarda bile 2 ya da 3 rehber öğretmen bulunmaktadır. Rehber öğretmen arkadaşlar her ne kadar özveri ile çalışsalar bile iki bin civarı öğrenci ile yeterince ilgilenemezler. Rehber öğretmenlerin öğrencilerin yönlendirilmesinde ilgi ve yeteneklerinin ortaya çıkarılmasında çok büyük payları vardır. Öğrencilerin bire bir tanınmasında içlerindeki deha çeşidinin belirlenmesinde çok etkili olabiliyorlar. Ders öğretmenleri de bu konuda zaman zaman faydalı olabilirler. Bir de ders öğretmenlerinin girdiği sınıf rehberliği sistemi var. Bu tarz bir sistemde öğrenciyi yakından tanımak mümkün olamamaktadır. Her insan bir dünyadır ve o dünyanın dağlarını, denizlerini, hava ve iklim şartlarını iyice araştırmak gerekir. Bu araştırma sonucunda da o insanın hangi mesleğe uyumlu ve eğilimli olduğu tespit edilmesi gerekir. Ne var ki ülkemizdeki eğitimi hazır alınan takım elbiseye benzetebiliriz. Bu takım elbiseler genel olarak herkese her bedene uyuyor; fakat bazı yerleri bol ya da dar gelebiliyor. Belki bu benzetmeden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Kişiye özel takım elbise gibi kişiye özel eğitim verilmeli. Kişiye özel eğitim sistemi biraz daha masraflı ya da külfetli olabilir. Fakat ileriye dönük topluma faydalarını düşünürsek ilk on senede kendi masraflarını amorti edebileceğini söyleyebiliriz. Bir atasözü vardır: “Bir sene sonrasını düşüyorsanız, ekin ekin; on sene sonrasını düşüyorsanız, ağaç dikin; yüz sene sonrasını düşünüyorsanız adam yetiştirin. Halen uygulanan eğitim sisteminde belki de geleceğimize yön verebilecek insanlar ya da müstakbel mucitler kaybolup gitmektedir. Eğer, kişiye özel eğitim sistemi uygulanırsa bu tip kayıplar önlenebilir. Kişiye özel eğitim sistemi de öğrenciyi daha yakından tanımakla olur. Hatta mümkünse ailesini de tanımak gerekebilir. Yani bir öğrencinin yaşam standardı, şekli ve ekonomik durumu onun eğitime olan yaklaşımını değiştirir. Bu tip faktörler de yakından incelenebilmeli. Bunu yapmak için geniş kapsamlı bir çalışma gerekebilir. Dolayısıyla bu kadar yakın ilgiyi iki bin öğrenci mevcudu olan okullarda iki rehber öğretmenle yürütmek imkânsızdır. Bu konuda şu yapılabilir: Her sınıfın ayrı bir rehber öğretmeni ya da eğitim koçu olabilir. Bu görevli arkadaşlar sürekli okulda bulunarak sorumlu oldukları öğrencilerin başarısı için kafa yoracaklar öğrencilerin hangi derslerde hangi konularda başarılı olduklarını tespit edecekler. Aynı zamanda hangi derslerde ya da konularda eksik olduklarını tespit edecekler. Daha sonra öğrencilerin başarısının arttırılması için neler yapabileceklerini ders öğretmenleri ile koordinasyon kurarak araştırma yollarına gidecekler. Bu öğretmenler gerekirse öğrencilerin velileri ile evlerinde görüşecekler ve öğrencilerin çalışma ortamlarını aile ortamlarını da tanıyacaklardır. Bu çalışmalara ait bilgiler dosyalanarak rehberlik servisinde muhafaza edilecektir. Ne var ki bugünkü yetersiz rehberlik ve eğitim sisteminde öğrenciler deneme yanılma yoluyla kendileri yol bulmaya çalışıyorlar ya da ailevi baskı – yönlendirmelere maruz kalıyorlar. Bugün halen aileler çocuklarına geleneksel metotlarla rehberlik vermeye çalışıyor. Öğrenci rehberliği veya eğitim koçluğu bir meslek dalı bir uzmanlık alanı olmasına rağmen halen bu işi geleneksel metotlarla yapmak isteyen aileler var. Kendisinin olmak istediği ya da olamadığı mesleğe çocuklarının sahip olmasını isteyen aileler ne kadar yanlış yaptıklarını daha sonra anlayacaklardır. Her insanın yapısı farklı olduğu gibi baba ile oğlun da yetenekleri ve ilgileri farklı olacaktır. Babasının ideal gördüğü bir meslek belki de onun çocuğu için çok uygun olmayabilir ya da çocuk o mesleği sevmeyebilir. Doğal olarak bir insan sevmediği bir işte çalışması verimi ve başarıyı düşürür. Aynı zamanda günlük hayatında da huzursuz olur. Aileler doğal olarak çocuklarının geleceğini düşünüyorlar; fakat bu yönlendirme işini uzman ekiplerin yani insan kâşiflerinin yapması gerekiyor
Her insanın içinde mutlaka bir cevher vardır. Dolaysıyla bizlerin görevi bu cevheri tanımak ve ortaya çıkarmaktır. Bizler geleceğimizi sağlamlaştırmak için şimdiden gençlere yatırım yapmak zorundayız. Onların yetenek ve ilgilerini tespit edip ona göre yönlendirmeliyiz. Bu anlamda bütün öğrencilerimize geleceğin Edison’ları, Fuzulileri, Yaşar Doğuları ya da Piri Reisleri olarak bakmalıyız. Eğer, her öğrenciye potansiyel bilim adamı, sanatçı ya da ünlü bir sporcu gözüyle bakarsak hem ülkemiz hem de onların içindeki cevherin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamış oluruz.
Saygılarımla
Mesut Kaymakçı
Eğitimci -Yazar