Elinde ki kuru ekmeğin ucunu ısırdı çocuk.
Soğuktan kilitlenmiş gibiydi çenesi,
Çiğnemekte zorlanıyordu lokmalarını,
Yutkunamadı.
Parmakları morarmış, titriyordu dudakları
Ve çocuk farkında değildi yaşadığının.
Etrafında olup bitenleri algılamadan bakıyordu,
İnsanların koşuşturmaları,
Gülmeleri anlamsız geliyordu.
Beklide zamanın en anlamsız yaşam diliminde
Tutunuyordu hayata.
Fırının önüne oturdu…
İçerden gelen sıcak ekmek kokularında
Isıtıyordu,
çelimsiz bedenini
Açlığını doyuruyordu simit kokusunda.
Zemheri,
ona da uğramıştı acımasızca.
Hava git gide soğuyordu
Yarının ne olacağı umurunda mıydı?
O hep yarınsızdı…
Akşamı nerede yakalayacaktı
Hangi gecenin,
koynunda ısınacaktı çocuk!
Ya köprü altı, ya tren istasyonlarında,
Karşılayacaktı gece ayazını.
Bir köpek yavrusu yaklaştı
O da korkmuş belli ki, üşüyor ve sahipsizdi.
Bir parça kuru ekmek düştü onunda payına.
Kucağına alıp kuytu bir köşe aradı,
Kolunun altına sıkıştırıp ısıtmaya çalıştı
İnsan sıcaklığında.
Lapa lapa yağan karda beyaz bir umut var mıydı?
İkisine!
Soğuktan buz
kesmiş nefesiyle,
Konuşmakta
zorlanıyordu.
Adını bile
hatırlamıyordu kim koymuştu,
Var mıydı bir adı
‘’Ama o bir zemheri çocuğuydu’’
Nereden geldiğini,
Nereye
gideceğinin hesabını yapamıyordu
Sanki dünü hiç
olmamış gibi,
Yarına dair yoktu
hayalleri.
Sadece güneş
olmak istedi çocuk.
Koluna sildi
gözünden dökülen taneleri,
Üzüm gözleri
boncuk boncuk.
Ağlama sen; zemheri
kadar dayanıklısın çocuk!
Gamze YAĞMUR
20/12/2012