Bir zamanlar bu âlemde değildik
Silsileyle iki insan buluştu.
Ol denince
boyun büktük, eğildik
Bir bedende bir embriyo oluştu.
Hiç zahmetsiz, bir hortumdan beslendik
Bolca yüzdük, plazmaya yaslandık
Tüm organlar tamam oldu, kaslandık
Her bir tekme anne için gülüştü.
Bıraksalar hiç oradan çıkmazdık
İlelebet yüzsek dahi bıkmazdık
"Başka dünya var mı? " deyip, bakmazdık
Lâkin kalış geçici bir kalıştı.
Vakit geldi, kızdık dudak bükerek
Dar mekândan geçtik acı çekerek
Karanlıktan aydınlığa çıkarak
Gözlerimiz gün yüzüne alıştı.
Biz ağlarken baktık herkes gülüyor
Ne lâzımsa her şey hemen geliyor
Bez doldukça bir el bizi siliyor
Höllük denen bir acaip buluştu.
Biri var ki, bizim için tek yârdı
Her ne yana baksak yine O vardı
ANA dedik, hep uzandı, hep sardı
Aramızda sonsuz sevgi gelişti.
Dediler ki; gelen bir gün göçücü!
Anladık ki, bu âlem de geçici
Yaradan var, bize ömür biçici
Bu dünyada bunun adı ölüştü.
Ecel gelip herkes kabre dolacak
İnce ince hesaplara dalacak
Öğrendik ki, orda belli olacak
Kimler tembel, kimler derse çalıştı.
Son durak ki, ona mahşer deniyor
Son perdeler işte orda iniyor
Ahireti, gafil masal sanıyor
Bu ne korkunç bir gaflete dalıştı.
Seçim serbest; ya cennete konmak var
Ya cehennem; tekrar tekrar yanmak var
Gerçek şu ki; kabre birgün inmek var
Sanmayın ki bu bir korku salıştı.
Mecit AKTÜRK