Öğretiler önemli yer tutar hem zihnimizde hem ruhumuzda hem de bilinçaltı diye tabir edilen o gizemli sandıkta.

 

Bize sunulan ne varsa, akıl süzgecinden geçer ve onay aşamasında nihai karara varırız. Ve kişiliğimiz oluşur; ara ara ket vurulsa da. Bizi biz yapan düşünce ve duygular eşliğinde oluşum sürecine girer kişiliğimiz. Temeli atılmış varlığımız kemale erer zaman içinde. Adım adım yol alırız kanıksadıklarımızla. Zaman zaman muhalif düşünceler engel olsa da bize, düşe kalka devam ederiz yolculuğumuza.

 

Çözümsüz sorular ve sorunlar beklemektedir hazır ve nazır. Bilip bilmeden veririz kavgamızı; kâh yenilip kâh yenip…

 

İnsanoğlu Yaradan’ın en büyük eseri olsa da ne yazık ki ihanet duygusu sarıp sarmalar kimi zaman. Ve peşi sıra yaşadığımız ve yaşattığımız hayal kırıklıkları acıtır canımızı, bir yandan da zarar veririz bilip bilmeden.

 

Psikoloji… İnsan ve davranışını irdeleyen kuramlar dizini kısaca. Çoğumuzun itibar bile etmediği nice davranış ve tutumla karşılaşıp, devam ediyoruz hayat yolculuğumuza.

 

Aynı olaya her birimiz ayrı ayrı tepki vermekteyiz, yapımızın farklı olması sonucu itibariyle. Konu ne olursa olsun verdiğimiz tepkiler kişiliğimiz ile o denli ilintili ve iç içe ki. Aynı olay karşısında her hangi birimiz tepkisiz kalabilirken bir diğerimiz oldukça aşırı müdahalede bulunabilmekteyiz. Hele ki, kişilik yapımız içe dönük ve kırılgan ise, algılama düzeyimiz de oldukça hassas ve yüksek.

 

Bu noktada da devreye giren bir diğer özellik ise, karşımızdakine verdiğimiz değer. Kısaca girift bir yapı taşımakta insan denen varlık.

 

Sosyolojik açıdan irdelersek konuyu, bir gruplaşma süreci ve yapısı söz konusu, insanların birbiriyle girdikleri etkileşim sonucu. Ve dominant karakterler, tabir-i caizse lider dediğimiz öncülerin eşliğinde farklı farklı gruplar oluşmakta. Aynı mantık, aynı değerler bütünü ve ortak vasıflar sayesinde, bireyler kendi aralarında sosyal gruplara dahil olup, duygusal olarak, mecazi anlamda ise aynı dili konuşan, birbirine sevgi ve saygı çerçevesinde yaklaşan bireylerin oluşturduğu topluluk ya da topluluklar ortak bir amaca hizmet etmektedir.

 

Sonuç itibariyle bireyden topluma uzanan bir yol.

 

Psikoloji bireyi irdelerken sosyal gruplar da sosyolojinin mihenk taşı.

 

Biz ne yaparsak yapalım ayakta kalmak, direnmek ve uğruna mücadele verdiğimiz değerlerimizi korumak adına gerek bireysel açıdan gerekse sosyal açıdan; kuvvetli ve istikrarlı olmak zorundayız.

 

Nüvesi insan olan toplum ya da sosyal gruplar, hayatımızı idame ettirmek adına kabullenmemiz gereken temel olgulardır, kısaca.

 

Aile yapımız, aldığımız eğitim, gözlemlediğimiz ne varsa, yaşadığımız çevre, mensubu olduğumuz topluluklar… Hepsi öylesine etkin ki yaşantımızda, hiç birinden kopup, uzaklaşmamız mümkün değil neredeyse. Biz ne kadar yalnız olduğumuzu iddia edip, dirensek de, nereye kadar soyutlayabiliriz ki kendimizi. Zira insanın doğasına aykırı bir durum bu.

 

Sağlıklı, mutlu bireyler olmanın bir diğer temel şartı olan sevginin gücünü ise asla unutmamalıyız. Kendimizi ve hayatı ne kadar çok seversek mutlu ve başarılı olma ihtimalimiz de o denli yüksek olacaktır.

 

Kim olursak olalım, hangi gruba ya da gruplara dâhil olsak da, hayatımızdan sevgiyi asla eksik etmemeliyiz. İçimizde potansiyel olarak bulunan bu duygu, yoğun olarak yaşandığı sürece; hem yaşam kalitemiz artacak hem de hayat daha yaşanılır hale gelecektir.

 

Unutmamalıyız ki; sevgi paylaştıkça artan yegâne duygudur, insana bahşedilen. Kazanımlarımızın artması işten bile değil bu duygunun eşliğinde.

 

Sonuç itibariyle; hem ruhsal hem mental gelişimimiz olumlu yönde tetiklenmekte. Kendimizi severek başladığımız bu duygu aktarımı, hem bizim hem de sevdiklerimizin yaşamını mutlu kılacak, dünyayı algılama seviyemizi en optimal noktaya getirecektir.

( Birey Toplum Ve Sevgi Üçgeni başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 4.10.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu