Bir imgeye muhtaçlığım adeta:
Şevkinde günün yadında dünün esen yel
gibi…
Kah aruz vezni
Kah içre dönük ukdenin gözdeki nemi
Ve işte sayaç işlerken…
Nefsimi öldürdüğüm ilk gün gibi
Neşrinde evrenin
Nesrine sadık kalemin
İhtimamla sevdiğim, azizim:
Söyle çok mu belli?
Kanayan bir şiire zimmetliyim oysaki
yedieminde unutmuştum künyemi ve de boşa düştüğüm hani: seneler evvelinde boşa
düşmüş bir vatandaş olmanın tecellisi nüfus kâğıdımla yeniden şerh düşecekken
nüfus memuru bense müptelası hiçliğin, sarmalında seyyah yüreğin kalemin
dinmezken nazı aralık vermeden eşlik eden onca niyazı anaç yüreğimle ve arımla
ve andımla bir de andıkça onca öğretiyi kapı eşiğinden geçmekle iştigal varsın
olsun seyyah muhtarı olayım kapısından kovulduğum onca köyün her nerede ise
ihtiyar meclisi bense yaş alsam da yas alsam da yasa mahiyetinde ve de devrik
ihtişamımla sevmenin kitabını yazmaya aday saygınlıksa nasıl ki en devasa
hayalim ve işte bir şiire daha düşecekken yoluma hani olur da kendimi bulurum
ümidiyle ve de kanayan kalemimle şakımak ve şaklatmak adına sevincimi hür
doğmuş hür yaşayacak mahiyette sevdalı olduğum kadar vatanıma, devletime.
Üzgünüm.
Öncesiz iken kalemim süzgün
sözcüklerim.
Ölümlüyüm en çok da ölümsüzlük
dilediğim her münazara ettiğimde kalemimle kalburüstü hayallerimi yaşatma
temennisi ile içim aşk dolu, Rabbime dönük yüzümle aş erdiğim şiirin hicretinde
haiz olduğum coşkunun da ümmeti iken sözcüklerle örülü haremde hanemde bir
haremağası gibi maharet varsa yoksa umut edip derinden sevmekte.
Gün devingen.
Ruhsa kaygan.
Aşksa can yakan caka satan ta
ezelden.
Mührümü bastığım.
Aidiyet duygumun sorgulandığı ve bir
mahlasa sahip olamasam bile hüzün değil mi ki sevdalandığım aşkla özdeş varsa
yoksa kalemimin mahlası eşlik ederken içimde saklı hüzün şairine…
Künyem kayıp.
Gönyem kırık.
Küskün olduğum ne ki kendime hele ki
kendime yaptığım yolculukla sefasını sürdüğüm şiirlerim nasıl da müspet ve
akışkan bir rahmet yağdırır üstüme…
O halde, başım gözüm üstüne.
O halde, boynum nasıl ki kıldan ince…
Ve işte cımbızla seçtiğim sözcüklerim
aşkın eşref saati hele ki ilham perim de; yaz, dedi mi…
Demez olaydım öncemde saklı gizin
siluetinde esen yelin izinde.
Dedim bir kere deştiğim kadar
yüreğimi kalemle kazdığım mezarımı nakşeden o coşku ve de ölüm hissi ama en
güzeli değil mi ki külünden doğmak ve işte bir Anka gibi, devrik aşklar ve
devrik güller meclisinde hem şakıyan bülbül hem de aşka zimmetli bir gül
olmanın verdiği muvaffakiyet ve sevdanın terennümünde ben de eşlik ediyorum
işte kâinatın çığlığında kâh bir imgeye düşüyor yolum kâh kendime ve yetim
yüreğimde açan çiçekleri bir bir şiir diye soluyorum ve sunuyorum aşkın hâkimiyetinde
sözcükler iken sevdanın ümmeti ve imgeler iken şiirin başşehri.
Gül mizacım hüzne meyleden.
Gün mizacımsa geceden kalma.
Hırpani bir yokuş hırpalanmış bir
yürek artık vaktim ne zaman dolacaksa.
Dolgun bir yadsıma.
Devrik bir cümle.
Meali öksüz olsa ne ki iklimlerin
sektiği o cennet bahçesi ve işte aşkla şerh düşeceğim bir şiirin peşinde ya da
kalem benim peşimde kaile alınmakla kandığım kadar da kalemime nazarında
evrenin denk düştüğüm ne ola ki şiir yazmadığımda içime esen rüzgârın üşüttüğü
kalbimde yeşerecek iken o kıraç topraklar ve de yaşaracakken gözlerim sunumunda
hayat denen gizemin ve işte kırdım kıralı dümeni yeter ki firar etmeyim kaptan
köşkünden ki…
Hem miçosu şiirin hem de kaptanı.
Kaptanıderya istikametinde ömrün
bazen sözcüklerin yavan kaldığı ve adam boyu dalgalar bense bir başıma ektiğim
biçtiğim tarla misali bir lahzada saklı iken ruhumun külliyesi belki de aşkın
şah damarında saklanmış bir ümmet iken yüreğimle koştuğum Rabbin Dergâhında baş
verecek ümidin de için için çağıran sesi.
Düşler ne için hem?
Hayaller nerede son bulur ki?
Her birini gerçek kılmak adına baş
koyduğum hayatın o demli ve o densiz hüzne mahal veren misafiri elbet aşkın
cübbesi elbet şairin cüssesi ve de aşkın ibaresi şiirler nasıl ki yaldızlı bir
yol ve nasıl ki şiar edinmiş şair kalemi ve işte boyutsuzluğumda kalemimle ip
atladığım o haleti ruhiye si yalnızlığın bazen sözcüklerin hatta alfabenin daha
yetmediği…
Rotam.
Döngüm.
Dergâhım.
Alabildiğine engin ve dingin…
Ve de feraha çıktığım şiirin sesinde
seken iç sesimle hemhal hem aşka hem şiire öykündüğüm bilfiil yaşadığımı
hissedip kalıbımı bastığım bir fermanın nezdinde faili meçhul bir imgenin de
derinlerden duyulan şiire namzet çığlığı…
İyi ki de şiir var…
Dünya Şiir Günümüz kutlu olsun…