Ölü bir iklim devinen hayallerin saf kan ihaneti de insanın kendine.

Misilleme yapan hangi duyguysa ve bakir imgelerin de tekelinde iken şiir.

Nöbetteyim.

Asmalı Konağın zevcesi hatırşinas bir gölgeyim.

Aşkın mahşeri yalnızlığında…

Tüten dumanın geniz yakan sarı tortusunda.

Endamlı şehrin bir araya gelemeyen o iki yakasında…

Seferisi olduğum ruhun davlumbazı iken mevsimlerin çığlığında yalnızlığın çakrasında ve dağlanmış yüreklerin niyazında saklı bir v/edayım ben.

Hüznü coğrafyasında volta atarken…

Demir attığım limanı ve tüm gemileri de yakarken.

Arşı alaya çıkan acımın yırtık duvağında cihanı s/üzerken…

Ben kâh çocuğum…

Ben kâh mazlumum…

Kahrolası cehaletin duvar misali misilleme yaptığı kadar aydınlığın ve bilginin ve sonsuzluğun kâh ıssızlığında kâh kucağında acımakla ölmek arasında takılı bir halka ile salındığım Araf’ta…

Bakaya kalan bir asker gibiyim.

Bekası mı ömrün?

Yüreğin süngeri yaş doğuran yaralı iklim.

Göğün tentesine konuşlanmış bir Anka…

Beterin de beterini yaşatmasın yeter ki Tanrım, demenin de ötesinde…

Çatlamaya müsait sabır taşımın yükselen çıtasında ihbar ettiğim aşkın ve şükürle sabit kıldığım yaşama sevincime eşlik ederken de na’şım…

Kimliğim yok benim.

Bir kaydımsa hiç yok.

Hiçlikten geldim dokunulmazlığında yalnızlıkla sınanan varlığımın…

Kubbesi iken de göğün.

Atladığım binlerce öğün ve ben sadece sevgiye ben sadece umuda aş erdim.

Ruh eşim nasıl ki kayıt dışı…

Bir manivela ki içimde şakıyan şarkı.

İklimsiz.

Kadersiz.

Keder yüklü.

Esefle söylendiğim.

Salındığım kadar yorgunluğun hışmında alındığım kadar insanların duyarsızlığına…

Bir alıntı değilim.

Sevgim ve hayallerim bana dair çalınsa da yeniden severim yeniden hayallerle örerim ben evreni.

Hayta rüzgâr.

Çapkın nidalar.

Saf kan yalnızlığım nasıl ki safran sarısı uçuşan yaprakların.

Demlendiğim kadar nazımla niyazımla aşkla sınandığım kadar şaşkın bir rüzgârım belki de…

Beklemeye aldığımsa mutluluk.

Arkamdan korna çalanlar nasıl ki: bekleme yapmamamın propagandasını yapmaktalar…

Ve çağladığım kadar.

Akıttığım yaşlarımla deryalara denk düştüm madem.

Matemimle örülü mabedim.

Aşkın ihbarı iken yolunu şaşıran mevsim.

Ruhumun izdihamı.

Aşkın çığlığı.

Hüznün sonlanmayan mesaisi…

Dur durak demeden şerh düştüğüm kadar sözcüklerin köküne sıkı sıkı bağlı bir de döktüğüm kadar eteğimdeki taşları…

Umarsızlığın izinde.

Hüznün aymazlığında.

Yüreğime battığında her kıymık.

Kıymet görmesem de…

Kıyamete kadar ç/ağlayacağım Allah aşkıyla vatan sevdasıyla…

Rotamdan sapmadan.

Dümen kırmadan.

Sarıldığım inancın ikamesinde yol aldığım.

Yel gibi hızlı.

Bentler aştığım kadar coşkun.

Ben sevginin ben ülkemin ben özgürlüğün ben Atatürk’ün neferiyim ve bu vatanı canım pahasına korumakla yükümlüyüm madem arkamdan da ağlamasın hiç kimse çünkü ben sonsuzluğa değin cennetin bahçesinde sefasını süreceğim uğruna can verdiğim vatan sevdamın…

 


( Nefer... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 27.12.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.