1
‘’Karar. Yaz, kızım.
Tüm tanıklar dinlemiş, sunulan deliller titizlikle incelenmiştir. Maktul Nurten
Z.yi taammüden öldürmek suçundan Ahmet Z.nin ömür boyu ağırlaştırılmış hapis
cezasına karar verilmiştir. Dört yaşındaki Halime Z. Ve altı yaşındaki Kısmet
Z. devlet koruması altına alınıp çocuk esirgeme kurumuna yerleştirilecektir.’’
Mahkeme salonunda her
zaman olduğu gibi buruk bir sessizlik vardı duruşma ertesi. Zafer nidası atması
gerekirken Ayşe her seferinde buruk ayrılırdı mahkeme salonundan. Ne çok aile
faciasına tanık olmuştu on yıldır sürdürdüğü avukatlık mesleği boyunca.
Yine bir oturum
kapanmış ve adalet geç de olsa bulmuştu yerini.
Tuttuğunu koparan ve
mesleğini ve ömrünü yardıma muhtaç kadınlara adamıştı.
Bir sonraki davası yine
başka bir hikâyenin kahramanına aitti. Gördüğü zulüm sonucu tekerlekli
sandalyeye mahkûm bir başka adsız kadın. Eşinin kurşun yağmuruna maruz kalıp
aylarca yoğun bakımda kalmış ve yaşamla ölüm arasında gidip gelmişti. Severek
evlendiği adam kısa zaman içerisinde gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştı. İyilik
timsali Zeynep Hemşire mesleği gereği sık sık nöbete kalırdı ve adamın
kıskançlık nöbetleri de buna paralel kendini göstermişti. Oysa evlenirken
biliyordu eşinin nasıl meşakkatli bir mesleği olduğunu. Ayrılmak istediğini
söyleyen kadının aldığı cevap adamın silahından çıkan dört kurşunla nihayet
bulmuştu. Ve her iki bacağını da kaybetmişti genç kadın. Değil mesleğini idame
ettirmek ömür boyu yürümemekle mükellef kılınmıştı üstüne üstün karnındaki
sübyanı da kaybetmişti uğradığı bu vahşi saldırı sonucu.
Kadına uygulanan
şiddete asla duyarsız kalamıyordu Ayşe. Kadın cinayetlerinden tutun erkek hegemonyasının
yaşandığı ve evlilik müessesi adı altında yaşanan can pazarlarına tanık olmanın
neticesinde Ayşe’nin artık evlilik kurumuna inancı kalmamıştı. Kendini bir
nefer olarak adamıştı kırık kalpli kadınlar ordusunun başına bir muzaffer
edasıyla geçip.
Ona göre tüm kadınlar
toplumun ve ailenin isimsiz kahramanlarıydı ve tüm erkekler lekeli ve suçluydu.
En başta da babası. Zaten onu bu mesleğe yönelten çocukluğunda yaşadığı aile
dramıydı. Alkolik babası yüzünden ailesi parçalanmıştı Ayşe’nin ve mahkeme
salonları ile olan ilk tanışıklığı ta o yıllara dayanıyordu.
Bir anlık öfke ve
içkinin işbirliği neticesi okuldan eve geldiğinde annesinin cansız bedeniyle
karşılaşmıştı ve yanı başında deli gibi gülen, akli dengesini tamamen yitirmiş
babası. Hapishaneye girmesi gerekirken akıl hastanesine yatmıştı bir daha
çıkmamak üzere. Ve Ayşe’nin çocuk esirgeme kurumunda geçen yılları neticesinde
şu an geldiği nokta…
Her dava suç oranının
artmasıyla paralellik seyretse de girdiği tüm davaları lehine çevirirdi genç
kadın. Bunca dram ve bunca acı ondan neşesini de çalmıştı. Gülmeyi çoktan
unutmuş bir kadındı Ayşe hem de annesinin o cansız bedeni ile karşılaştığı o
günden beri kısaca miladıydı bu olay zihninden asla silinmeyen.
Güzel bir kadındı hem
de fazlasıyla her ne kadar güzelliğini ortaya çıkarmasa da. Ama her haliyle
güzeldi her ne kadar arka plana atsa da ve bir o kadar akıllı ve başarılı. Ama
eksik olan çok şey vardı hayatında. En başta yitirdiği güven duygusu ve ‘’aşk’’
kelimesinin tanımsızlığı gibi.
Tüm erkekler onun
gözünde potansiyel katil ve suçlu idi. Biliyordu bu düşüncenin yanlış ve çarpık
olduğunu ama önüne de geçemiyordu. Bu yüzden olsa gerek hep kısa süreli ve
mesafeli birliktelikler yaşamaktaydı. Basit bir flörtten ve baş başa yenen bir
yemeğin ötesine gitmeyen temeli olmayan ilişkiler…
Kimselere anlatmazdı
çocuk yaşta yaşadığı bu aile dramını belki en yakın birkaç arkadaşı ile
paylaşmıştı ve bilenler asla yüzüne vurup ifşa etmezdi de.
Sonuç itibariyle ortada
somut tek olgu vardı. O da Ayşe’nin çalışma azmi ve inancı ve sayesinde yeni
hayatlar kuran sayısız ve isimsiz kadın. Bu amaç doğrultusunda sayısız arkadaşı
vardı emniyete mensup olan. Murat Komiseri de bu vesileyle tanımıştı. Yürekli
bir adamdı en az Ayşe kadar ve duyarlı görünenin aksi. Sonuçta ortak bir dil konuşuyorlardı
ve Ayşe’yi Murat’a yönelten temel nedenlerden biriydi zaman içerisinde gelişen
güven duygusu ve yardımsever kimliği ile birlikte.
Yürüttüğü davalardan
birinde tesadüfen tanışmışlardı ve adam inanılmaz güven telkin etmişti kadının
gözünde. Yavaş yavaş gelişen samimiyetleri ve birliktelikleri ivme kazanmaya
başladı süreç içerisinde. Aşka inanmasa da sevmeye başlamıştı adamı en az
adamın onu sevip gözettiği kadar.
Hayatında ilk kez
kendini güvende hissediyordu başının okşanmasını bekleyen küçük bir kız çocuğu
kadar korunaksız ve yardıma muhtaç. İlk kez yalın ve çıplak bir ruh ile geçmişe
gitmiş ve yeniden o aciz ve küçük çocuk olmuştu. Oysa güçlü bilirdi kendini Ayşe
ama Murat’ın yanında arınmaktaydı zırhından ve tüm maskeleri atıp özüne
dönüyordu bir kadın sıfatıyla. Hızlı gelişiyordu ilişkileri Ayşe’nin
beklemediği kadar hızlı ve inanılmaz. Erkeklere duyduğu öfkeyi ve korkuyu Murat
ile aşıyordu artık hem de büyük bir hızla. İçindeki saklı kadın yanı artık ayan
beyan ortadaydı ve avaz avaz bağırıyordu.
Hız kesmedi
birliktelikleri ve kısacık bir zaman zarfında evlenme kararı aldılar. Murat
mesleğinin de önüne geçmişti neredeyse. Yaşamadığı ne varsa onunla yaşıyordu ve
mutluydu Ayşe hem de hiç olmadığı kadar. O katı ve cesur kadın gitmiş ılıman
kimliği ile yeni bir kadın çıkmıştı ortaya. Mesleğine âşık kadına ne olmuştu da
bu döngüye girmişti? Umurunda bile değildi oysa. Hala bir mesleği vardı ve hala
kurtarması gereken onca kadın ama sonuçta kurtarılmayı bekleyen kendisiydi onca
yıl ertelemişken düşlerini ve bastırmışken gerçek kimliğini.
Sıcak ve mutlu yuvası
artık sığınaydı başını Murat’a dayamışken. Ve o soğuk mahkeme salonları eskisi
kadar cezp etmiyordu Ayşe’yi.
Zaman içerisinde
birbirlerini daha da iyi tanımaya başladılar. Pek çok güzel yanı vardı bu
birlikteliğin yavaş yavaş ortaya çıkan olumsuzluklara paralel olarak. Zamanla
Murat yeni yasaklar getirmeye başlamıştı önceleri Ayşe’nin pek de kaale
almadığı. Sonuçta evli bir kadındı ve hayatında ilk kez bir erkeğin himayesine
girmişti kabul etsin etmesin ama hoşuna da gitmiyor değildi hani bir erkek
tarafından kollanmak ve kıskanılmak. Onun yanında iken ne cengâver bir savaşçı
idi ne de bir neferi adalet ordusunun. Sadece Ayşe idi onun yanında bazen küçük
bir kız çocuğu bazen alımlı bir kadın ve kendini hep güzel hisseden: Kocasına âşık
bir kadın ve tüm savunmasızlığı ile yine kocasına ait olan.
Değişimler yaşandıkça Ayşe’nin
hoşuna gitmeyen tutumlar da geliştirmeye başladı adam akabinde. Sanki büyü
bozulmaya başlamıştı da kadın görmezden geliyordu. Korkuyordu bir yandan ve
‘’Ben de mi müvekkillerime benzemeye başladım?’’diye az hayıflanmıyor değildi
hani.
Yeri geldi mi sert
tartışmalara da mahal vermeye başladı yuvaları. Murat’ın o ılımlı ve müşfik
tutumları inanılmaz bir hızla baskıcı ve kıskanç bir adam olma yolundaydı.
Önceleri pek ses etmeyen Ayşe yavaş yavaş huzurlarının ve ahenklerinin
bozulduğunun farkındaydı. Murat artık karısının mesleğini tamamen bırakıp peş
peşe çocuk yapmaları gerektiği inancı taşıyordu. Ne gerek vardı artık mahkeme
koridorlarında dava peşinde koşmaya.
O dinamik ve gözü pek
kadın gitmiş gözü aşktan dönmüş bir kadın saflığında kocasının her sözüne tabi
olan, olması gereken bir kadındı artık sahnede olan. Arkadaşlarına bu olanları
anlatmaya da yetmiyordu gücü daha doğrusu gururuna yediremiyordu olanları
anlatıp paylaşmayı sonuçta her daim muhalif olmuştu bu tip tutumlara.
Hayatında ilk defa
birine aitti ve yalnız geçen onca yıl sonunda bir yuvaya kavuşmuştu her ne
kadar günden güne çatırdasa da. Ve geminin dümeni tamamen kocasındaydı.
Bir rüzgârdı onu
sürükleyen adı aşk olan. Yaptığı seçimdi onu mesleğinden ayrı kılan ama
direniyordu genç kadın.
Arkadaşları da artık
aramaz sormaz olmuştu. Arasalar bile konuşmayı kısa kesip telefonu yüzlerine
kapatıyordu. Bocalıyordu fazlasıyla iki kimlik arasında. Ama sonuçlarına
katlanması gerektiğine de inanıyordu diğer yandan. Sonuçta özgür iradesiyle bir
seçim yapmış ve yaşaması gerekenleri yaşıyordu.
Artık anlıyordu yolunun
kesiştiği müvekkillerinin nasıl bu kadar savunmasız kalıp uçurumun eşiğine
geldiklerini.
Ve o gün gelen bir telefon
hayatının akışını değiştirecekti…
Yurttan bir arkadaşı
idi onu arayan. Aynı sofrayı ve aynı havayı soluduğu arkadaşlarından biri hem
de yıllardır görmediği. Kendini en yalnız hissettiği günlerden biri idi gelen
telefon ile mutlu olduğu. Üstelik uzun süreden beri kimselerle görüşmüyordu. Ve
arkadaşının ‘’görüşelim’’ teklifine olumlu yanıt verdi ilk etapta tedirgin olsa
da. Nihayetinde kocası kısa süreliğine şehir dışına gitmişti. Bir iki saat
oturur konuşup dertleşirdi iki arkadaş. Ne kötülük var ki bunda deyip de bir
yandan içi içini yiyordu. Zira ilk kez bir arkadaşını çağırıyordu eve.’’Bilmese
de olur Murat.’’deyip iç sesini bastırdı. Tanıyordu Murat’ı ve biliyordu
kızacağını öğrendiğinde ama konuşmaya o kadar çok ihtiyacı vardı ki…
Nurettin yurdun en asi
çocuğuydu ve Ayşe’nin çocukluk aşkı. Masum bir duygu yıllar evvelinde kalmış ve
çoktan unutulmuş… Hepsi geride kalmış olsa da yâd edeceklerdi o günleri ve iki
arkadaş hasret giderecekti.
Nasıl da özlemişti iki
arkadaş birbirini. Kâh ağlıyor kâh gülüyorlar geçmişte yolculuk yapıyorlardı
geçen onca sene sonrası. Müdür annelerini andılar her daim onlara kol kanat
geren ve yaptıkları haylazlıkları. Kadın öleli iki yıl olmuştu. Ya diğer
çocuklar kim bilir neredeydiler? Ne çok şey vardı paylaşacak. Nurettin de
avukat çıkmıştı Ayşe gibi. Yine yurttan bir kızla evlenmişti.
İki meslektaş, iki eski
dost hatta iki küçük çocuk geçmişten kopup gelmiş.
Uzun zamandan beri hiç
bu kadar iyi vakit geçirmemişti Ayşe.
‘’Keşke Murat da burada
olsaydı da tanışsaydık.’’dedi Nurettin kapıdan çıkarken.
Çok mutluydu Ayşe
aylardan sonra yeniden. Yine eski Ayşe olmuştu adeta davalarına ve
müvekkillerine sevdalı ve müptela.
‘’Bu konuyu tekrar
Murat’la konuşmalıyım ve mesleğime geri dönmeliyim.’’ diye de telkinde
bulunuyordu kendine bir yandan.
Çok özlemişti mahkeme
salonlarını ve kim bilir kaç kadın kurtarılmayı bekliyordu bir yerlerde… Sayısız
cümle ahenkle dans ediyordu zihninde. Yine çocuktu Ayşe. Yine o başarılı kadın
ve gözü pek mücadeleci ruhu geri dönmüştü.
Ama…
Ama kim bilebilirdi ki
son mutluluğu olduğunu…
‘’Karar. Yaz, kızım.
Davalı Murat T.nin eşi Ayşe T.yi taammüden öldürme suçundan ağırlaştırılmış
yirmi beş yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmiştir. ‘’
Kim bilebilirdi ki
Ayşe’nin bir evrak, bir dosya olarak kayıtlara geçip hayatın tozlu raflarında
kaybolacağını…