Çok mu suskunum dünden
beri yoksa gereğinden fazla mı konuşuyor iç sesim? Bilemedim çözemedim de pek
çok konudaki başarısızlığım gibi. Hangi birinden başlasam ki… Ya, anlatsam
dinler misin yoksa yine sessizliğe mi bürünürsün ki ayrılmaz bir parçan o ketumluğun.
Yumak yine çözülmek
bilmiyor. Bir ucundan tutuyorum ve tam çözüldü derken sil baştan. Garip bir
duygu vesselam. Suçlu aramaktan vazgeçtim artık ama yine de suçlu addetmekten
vazgeçemiyorum kendimi.
Durağan seyrine inat
hayatın alabildiğine külfetli olsa da teşekkür borçlu olduğum o kadar çok acı
var ki bazen geçmişten güne dokunan bazen tutarsızlığında o kaygan zeminin her
daim tepe taklak olma tehlikesine maruz kaldığım.
Düşünceler atom hızında
parçalanmakta ve duyumlar tekdüze zaman zaman eşlik ederken o duygu yığınağı.
Kısaca zihniyetin farklı dalgalanmaları nüksetmekte bir o kadar uzağında olsak
da pek çok şeyin ve pek çok insanın yakın durmak adına olanca gücümüzle çabalarken.
Ve ıskalayıp durmaktayım mütemadiyen. Yoksa bir genelleme yapmak adına
fazlasıyla mı cüretkar davrandım ne de olsa görünen köy kılavuz istemiyor farklı
bir pencereden bakıyor olsak da.
Her yeni gün yeni bir
pencereden bakmak olası olsa keşke ve keşke uzağı yakın kılsam da dokunsam usul
usul o erişemediğim varlıklara. Kim bilir neyin hayali ile dalıyoruz uykuya ve
hangi kâbuslardan geçiyor yolumuz ve gün devinirken geceye yeniden kopuyoruz
tekrar başlamak adına bir gün sonrası.
Bir hengâmedir gidiyor
bir tezahürat bir dayatmadır. Hele ki şu son günlerin karmaşası ve kargaşası
hak getire.
Vazgeçemediğim ne çok
şey var ve bir o kadar insan ve de mefhum.
Riayet etmeliyim belli
ki ve bir o kadar ısrarcıyım yapmam gerekenler konusunda. Merak uyandıran ne
varsa fıldır fıldır gözlerim ve nasıl da parlıyor gerçi geçip giden onca insan
ve yitirdiğim zaman hiç mi hiç adilane değil ama.
Kötü bir niyetim
olmadığını Tanrı biliyor yine de hep rüştümü ispatlamakla geçen koca bir ömrün
kıyısından sesleniyorum sana.
Havada oldukça yüksek
bir nem var ve hoş bir esinti ve yüzümde kocaman bir tebessüm ne de olsa
ismimle müsemma gülme edimi. Ki ağlamayı da hep vazife bellemişimdir kısaca
sayısız gel-git, ay bile şaşkın o yüzden şaşırtmayı başaran biri olarak
makamını yine değiştiriyorum söylediğim şarkının. Raks eden notalar aldı tüm efkârımı
ve rotamı yeni baştan tayin ettim gerçi tek kişilik bir yolculuk benimki ama
hissettiklerime eş güdümlü şu insan selini gördükçe için için haykırıyorum:’’Asla
pes etme.’’
Kimlikse hep sorguluyorum.
Ya, aidiyet… Tartışılır doğrusu ve insana dair o garip yap-boz. Benim parçalar
ilk günden beri kayıp bu yüzden sürekli karıştırıp duruyorum zihnimin
çekmecelerini. Tanrım, her yer darmadağınık. Nasıl da istiflemişim onca
hatıratı tıklım tıklım ve nasıl da sakil.
Hangi haletiruhiyemi
ifşa etsem ki… Söz uçar yazı kalır, deyişinden yola çıkarak unutmadan
yazmalıyım cümlelerimi yoksa ciddi anlamda erozyona uğruyorum. Kolaysa getir
devamını. Neyin mi? Unuttum bile. Sen aldırma bana. Alışkınım bu boş boğazlıma
yoksa yine mi konuşmadığıma kani olup fısıldıyorum sessizce.
Keşif yapmalıyım bu gün
ve yarın ve bir sonraki gün. Ola ki duraksayayım inan ki bin yıl evveline
gidiyorum. Adımlamam gereken o yoldaki ilk adımlarımı atmak oldukça zor oldu
ilk günlerde. Nasıl ürkektim ve nasıl çekingen. Gerçi an itibariyle de fazla
bir şey değişmedi ama…
Kısaca biliyorum ki
hayat denen kütüphane ısrarla adımı çağırıyor. Ve ne çok duygu ile olan
tanışıklığım adını anmasam bile içimi dolduran. Yanlış telaffuz etmeseler de başımı
bağlasam şu duygu seliyle. Ne de olsa nikâhlıyım ben kelimelerle. Gerçi resmi
bir makamdan geçmedi nikâhımın onayı ama dini yönden caiz olduğu zaten
kaynaklarda mevcut.
Ruhani bir buluşma
neticesinde randevuma geldim yine.
Bir yerde okumuştum:’’Modası
geçmiş kelimeler.’’Nerden geldiyse aklıma ya duyguların modası geçer mi?
Sanırım geçiyor yoksa dünya bu hale gelmezdi. Ve ben de bu müşkül duruma düşmezdim
nasibimi almasaydım eğer. Yine de dert etmiyorum. Sadece sarkaca odaklandım ve
o hoş salınımda devinip duruyor zihnimin ve ruhumun kıvrımları…