Sorun değildi doğrusu ve asla da olmamalıydı. Hem ne vardı ki büyütecek. Altı üstü bir kadın daha ölmüştü bir yanda yeni bebeler dünyaya arz-ı endam ederken. Yalnız bir farkla: Vakti ayarlanmış bir ölümün med-cezir kışkırtmasıydı kara meleğin randevusuna erken çağrıldığı.

 

Bir kadın ölmemişti sadece ve bir adam daha sorumluydu bir kadının daha ölümünden. Yoksa isyanı mıydı kaderin belki de cilvesi.

 

Kahvenin telvesi bulaşmıştı üstüne başına hem bir o kadar oturaklı bir zat-ı muhteremdi: Gereğinden fazla saygılı ve bir o kadar müşkülpesent. A, evet, biraz da yakışıklı daha doğrusu; haddinden fazla.

 

Kimler istemişti de kızımızı o,seçimini ifrattan yana kullanmıştı. İfrattı aşk ve de israf. Hem ne anlardı bu yaşta âşık olmanın getirdiği o rehavet taşarken cezveden.

 

Aşkına niyaz eden ve kaderin dolduruşuna gelmiş bir o kadar da cüretkâr.

 

‘’Neyse efendim, biz konumuza gelelim. Bey oğlumuz ne ile iştigal etmekteler?’’

 

‘’Soru muydu bu şimdi? Hadi be kardeşim, fazla ısrarcı olma da gel sadede.’’

 

Dolduruşuna gelmişti ki son anda frene bastı muğlâk gölgelerin yüzünde dolaştığı o karakaşlı, kara gözlü cadı anası.

 

‘’İki yıldır aslında tam olarak iki yıl üç ay on beş gün ve de…’’

 

‘’Pardon ne dediniz?’’

 

İşte başlamıştı iç sesin neşriyatı…

 

‘’Şey, emlakçi efendim.’’

 

‘’Hım. Eh, tam da mevsimi. Ne alır ne satar acep?’’

 

İki yönlü olması gereken bir diyalogun kaçıncı sekmesiydi de söz konusu olan bu konuşma çığırından çıkmaktaydı.

 

Derken bir hidayet hâsıl oldu da bu anlamsız konuşmayı sobeledi çalan kapı zili.

 

‘’İzninizle efendim.’’

 

‘’Birini mi bekliyordunuz?’’

 

‘’Kapıcı herhalde. Siparişlerimi getirmiş olmalı.’’

 

‘’Aman efendim ne gerek vardı ki hem şunun şurasında kalkmamıza az kaldı.’’

 

‘’Vay, anasına. Nasıl bir kadın ki aileye girmeden her şeye sokuyor burnunu.’’

 

‘’Bir şey mi buyurdunuz?’’

 

‘’Kapı, kapı diyorum. Gidip de açsam.’’

 

‘’Ne o öyle? Alacaklı gibi çalmakta. Sahi, bu ev sizin mi yoksa kiracı mısınız?’’

 

‘’Bizim efendim bizim. Çok mu beğendiniz? İsterseniz atalım şuraya bir döşek de kıvrılıp uyursunuz.’’

 

Anlamsızlık sarmalında nasıl da nüktedan ve noksandı gayri samimi tınısı şu konuşlanmış söz öbeklerinin…

 

Kapı açılmıştı ve siparişler mutfağa taşınmıştı. Yetmemiş kahvenin üzerine çikolata ikram edildi. Onca koşturmanın arasında telefonlar da susmak bilmiyordu hani.

 

‘’Aman, aman şiştik. Ziyade olsun efendim. Pek de lezzetliymiş ikram ettikleriniz.’’

 

Ne de olsa ucuz etin yahnisi tatsız olur misali, her şeyin en pahalısından sunulmuştu bu görgüsüz görücülere.

 

Çiçekler çoktan kurulmuştu kristal vazoya ve kız tarafı ne mutluydu ne de mutsuz lakin bir o kadar pervasız ve patavatsız misafirlerini yolcu etmeyi dört gözle beklerken…

 

Kolay mıydı kızlarını tanımadıkları daha doğrusu tanıdıklarını sandıkları bir adama teslim etmek. Allah vere de helal süt emmiş olsa.

 

Zaman durağan değildi ve hızla akıp geçti günler. Etraflıca bir soruşturma yapmanın verdiği rahatlıkla everdiler kızlarını. Allah bir yastıkta kocatsın nidalarıyla baba evinden kucak açtı mutluluğa ama kimselerin seyrini bilemediği ve ne kadar süreciğinin bir garantisinin olmadığı…

 

***

 

Hıçkırığını bastıran haber spikeri yine ele verdi duygularını. Oysaki masa başına geçmezden önce yalıtmıştı kendini okuduğu haberlerden etkilenmemesi gerektirdiğine dair geliştirdiği inanç ile yine yükümlü olmaması gerektiğini.

 

‘’Kocasından şiddet gören kadın koruma altına alınma talebinde bulunmuş ve korumaya gerek görülmemesinin üzerinde evine gönderilmişti. Koruma talebinin geri çevrilmesi üzerine, elini kolunu sallayarak ayrı yaşadığı karısının evine zorla giren koca sayısız bıçak darbesiyle karısının ölümüne sebebiyet verdi.

 

Olay mahallinden kaçan zanlı zorlu bir takibin nihayetinde kıskıvrak yakalandı ve gazetecilerin sorduğu soruya gülerek karşılık verdi:

 

‘’Hak etmişti. Üstelik geç bile kaldım.’’

 

‘’Yani, pişman değilsiniz.’’

 

‘’Aileme uygun bir gelin olmadığını ilk günden fark etmişti babamgil.’’

 

‘’O zaman ne diye evlendiniz?’’

 

‘’Âşık olmuştum çünkü.’’

 

‘’Ve âşık olduğunuz kadını öldürdünüz.’’

 

‘’Ölümüne nikâhlandım ben onunla. Gelinlikle evime giren kadın ancak kefenle çıkar.’’

 

***

 

‘’Bültenimize son bir haberle noktayı koyuyoruz sayın izleyiciler. 8 Mart Dünya Kadınlar günü ülkemizde de çeşitli etkinliklerle kutlandı efendim. Her kadın bir çiçektir. Kadınlar gününüz kutlu olsun. Yeni haberlerde ve aydınlık bir gündemle buluşmak adına hoşça kalınız.’’

 

 

( Kadının Suçu Yok... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 7.03.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.