1 İlahi Aşkım Mormenekşem - 4a.bölüm

1.      4.BÖLÜM

BAŞKENT KONYA

a)     Konya Yolları

1231 Ekim – KAYSERİ

                Akşam güneşi batmak üzere…

Hüzünlü ve heyecanlı bir güz akşamı…

Hanut Hanın dışında mahşeri kalabalık var.

Kayseri’nin en iyi, en tecrübeli ve en genç ustaları başkent Konya’ya doğru yol almak üzere hazırlanıyorlar.

Benim heyecanım bambaşka, o heyetin hem içerisindeyim, hem de başkanıyım. Büyük bir sorumluluk, büyük bir yük benim için.

-                     Vuslat Ustam, heyet hazır mı? Eksikliklerinizi kontrol ettiniz mi? Aman yolda sıkıntıya düşmeyin! Özellikle senin mağdur olmanı istemem. Tamam mı?

-                     Tamam efendim. Emrettiğiniz şekilde tüm hazırlıklar tamamlandı.

-          O zaman ailelerinizle vedalaşın ve yola çıkın.

-          Tamam efendim, yarım saat içerisinde yola çıkarız.

{|{

-                     Bibi kurban olayım, baharın mutlaka köye gidin ve anamın yüreğini biraz olsun hafiflet olur mu?

-                     Tamam kardeşimin kuzusu. Hıdrellezden sonra Allah izin verirse köye giderim.

-                     Bibi, durumu anlat gayri. Çok gelmek istediğimi söyle. “Heyet başkanı olduğu için uğrayamadı. İlk fırsatta köye gelecek.” de n’olur.

-                     Gadasını aldığım, sen meraklanma. Sen hele bir hayırlısıyla Konya’ya git, işlerini hallet, zamanı gelince köye uğrarsın hayırsıyla.

-                     Tamam o zaman bibi, biraz rahatladım. Eniştemle gitmeden vedalaşmıştım. Yine de selam edersin. Kardeşlerimle da sabah helalleştim.

-Bibimin kızı, bana çok emeğin geçti. Eğer kusurum olduysa affeyle. Hakkını helal et. Benden tarafı helali hoş olsun. Cenabı Allah gönlüne göre versin…

-                     Dayımın oğlu, gadasını aldığım, sen benim kardeşimsin, aramazda sen ben olmaz. Benden tarafı da helal olsun. Seni özleyeceğiz. İlk fırsatta buraya bekleriz. Bizi de unutma. Ciğerin bağına kurban olurum… Yolun açık olsun. Varınca bizi habersiz bırakma olur mu?

-                     Sağ ol bacım.

-Bibim sen bana analık ettin, hakkını helal et, emeğin geçti. Anamdan farkın yok, onu bilesin. İlk fırsatta da yanına mutlaka uğrarım. Siz benim her zaman anam, babam, kardeşimsiniz. Ver elini öpeyim.

-                     Gadasını aldığım, kardeşimin kuzusu… Senin Hacı Bayram’dan farkın olmadı, hiçbir zaman. Sen de benim her zaman evladımsın. Benden tarafı helali hoş olsun. Bizi habersiz bırakma olur mu?

-                     Tamam bibi, haydi Allahaısmarladık!

-                     Haydi yolunuz açık olsun! İşiniz gücünüz rast gelsin…

-Güle güle yavrum güle güle …

***

-          Kervancıbaşı hazır mıyız?

-          Hazırız efendi, emrinizi bekliyorum.

-          Efendim bize müsaade, yola çıkmaya hazırız.

-          Müsaade Allah’tan…

-                     Yolunuz açık olsun… Allah daima yanınızda olsun. İyi haberlerinizi bekliyorum. Bizleri habersiz bırakma. Kayseri adına sizlerden öncellikle Allah rızası için, ondan sonra vatanımız, milletimiz ve teşkilatımız için hayırlı olmasını diliyorum.

-                     Allah razı olsun… Allahaısmarladık… Allah’a emanet olun… Ya Allah Bismillah… Yürü Kervancıbaşı !

-          Başüstüne efendim!

-          Allahaısmarladık…

{|{

Yolcuğumuz 68 fersahlık ve en az yedi – sekiz gün sürer. Nevşehir, Aksaray ana güzergâhımız. Kervanımız değer taşıdığı için daha da önem kazanıyor. Onun için acele etmeden ve güvenli bir şekilde heyeti Konya’ya ulaştırmam gerekiyor.

Kırşehri ve Kayseri dışına ilk kez çıkıyorum. Orta Asya’dan göç eden dedelerim Anadolu’nun kapısını açmış, bizlere emanet etmişler. Anadolu Evliyaları da karış karış gezerek Türk Yurdunun yapılanmasında katkı sağlıyorlar. Özellikle Ahi Babalar il il dolaşarak tenceredeki çorbaya tuz değil çorbanın ana malzemesini katıyorlar. Bizim de görevimiz çorbayı kaynatmaya devam etmek, malzemelerin eksilmemesini sağlamak. Tuzu biberi ise bu vatanın yeni nesilleri… Acısı tatlısı ile onlar geleceğimizin anahtarıdır.

Gün ola, harman ola…

Gecenin serinliği, Erciyes’in soğuk nefesi, develerin ısılarını korumak için tüylerini kabartması yolculuğumuzun zor geçeceğini işaret ediyor.

Kervancıbaşıya yol güzergâhını, geçeceğimiz yerleşim yerlerini, tehlike arz edecek noktaları bana zamanında söylemesi talimatını vermiştim. Talimatım gereği, o gerekli bilgileri veriyor, yolculuğumuza devam ediyoruz.

Yola çıkalı dört saat olmuş, Allah izin verirse öğlen ezanından önce Avanos’a varıp mola vereceğiz.

Ekibimde 32 zanaattan temsilci var: Çullah, kalaycı, kazancı, mumcu, sabuncu, haffaf, terzi, semerci, taşçı, bezirci, neccar, çivici,  kurşuncu, bakırcı, pastırmacı, fırıncı, fişenkçi, palancı,  debbağ, nalbant,  hancı, berber, bezirci, kavukçu, saraç, kürtüncü, penbeci, sarraf, bıçkıcı, helvacı, attar ve demirci… Hepsinde çok değerli, çalışkan, imanlı ustalarımız var.

Konya’da eğitim aldıktan sonra Anadolu’nun ücra köşelerinde hem Ahiliği, hem İslamiyeti hem de Türklüğüyaymaya çalışacağız Allah’ın izniyle.

Bugünü düşünüyorum. Nerden nereye…

Kabadurak’tan Konya yollarına, Selçuklu Devletinin başkentine doğru. Oradan da Allah bilir nereye.

Allah Rabbülalemin nelere kadir.

Kırlangıç Dağında gezerken aklımda sorular takılırdı. Biz kimiz? Niye geldik dünyaya? Cenabı Allah bizi neden yarattı? Neden çalışırız? Dünya nasıl? Orta Asya’yı neden terk ettik? Neden Anadolu’ya yerleştik? Ben neden Kabadurak’ta doğdum? Benim kaderim kim? Aşk nedir? Ateş nedir? Aşk ateşi nasıl yakar?... Böyle sonsuz sorular.

                Köyden uzaklaştıkça sorularıma yanıt buluyorum. Ama henüz cevap bulamadığım birkaç sorum var: Aşk nedir? Ateş nedir? Aşk mı yakar, ateş mi? Bu soruların cevaplarını henüz bulamadım. Belki içimi yakacak bir ateşe kavuşamadığım için olabilir mi? Bilmiyorum…

 “Bilemezdim o ateş bir gün beni yanmaktan beter edeceğini.”

                Gecenin zifiri karanlığı ağır ağır tonunu açmaya başlamıştı. Hayvanlar yeni bir günün başlangıcına, yeni bir bahar heyecanında hazırlanıyorlardı. İnceden inceden sesleri, kıpırtıları gelmeye başlamıştı. Henüz mola vermemiştik ama bu saatte de mola vermek kervanı dondurmak demektir. Gecenin en soğuk zamanı… Tan yeri ağarırken, güneşin soğuğun soğuk nefesini yutma zamanı.

                Kervanımıza bir manga asker eşlik ediyor. Çünkü Anadolu’da henüz tam bir hâkimiyet kurulmadığı için sık sık kervanlar eşkıyalar tarafından soyuluyor. Kervanımızın önemi, güvenliğimizi bir kat daha artırma gereği duymuşlar. Normal zamanda bu kadar güvenlik alınmadığını biliyorum. Bir de heyette bulunan her “yiğit” bir asker sayılır. Elimiz kılıç tutar, gereğinde canla başla savaşırız.

                Heyetteki arkadaşlarıma ilk gece için uyumama talimatı verdim. Sabah ezanına müteakiben mola vereceğimi söyledim.

                Kızıl güneş, gökyüzünü gece mavisinden açık maviye çalarken Kervanbaşı Erciyes Dağının püskürttüğü lavların oluşturduğu muhteşem manzarayı bana anlatmaya çalışıyordu. Uzaktan mantar gibi görünen kayaların gayrimüslimler tarafından oyularak mesken ve kilise haline getirdiklerini ve buralarda yaşadıklarını söyledi.

                Türkler Anadolu’ya göç ettiklerinde hiçbir gayrimüslimin özel hayatına, yaşayışına, hürriyetine dokunmamış. Orta Asya’dan çıkma sebebimiz baş gösteren kuraklığın tüm milletimizi etkisi altına almasıdır. Anadolu Türklere kucak açmış, bağrına basmış hatta bir ana şefkati ile sevgisini göstermiştir.

                Avanos, Ürgüp civarında gayrimüslim nüfusun Müslüman nüfusuna oranla çoğunlukta olmasıyla mescitler her yerleşim yerine inşa edilmemiştir. Onun için ezan sesini duymayabiliriz.

                Bir dere kenarına gelince “Namaz için mola verelim.” dedim. Yol boyunca Kızılırmağa dökülen birden çok dere vardı. Gürül gürül akıyordu. Güz yağmurları ile yaz sıcağından çıkmış dereler sanki oruçtan çıkmışlardı ve sanki kuruyan yarıklarını dolduruyorlardı.

                Heyete bir saatlik mola verdim. Abdest alma, sabah namazını kılma ve karınlarını öğlene kadar idare ettirecek şekilde doyurmalarını istedim.

 

{|{

Sekizinci gecenin içerisindeyiz. Uzun, yorucu bir seyahatin ardından Allah izin verirse öğlenden önce Konya’ya varırız. 

Ahi Evren Babamız atlı bir haberci yollamış. Kendisi Kayseri teşkilatının kurucusu olduğu için heyetimize önem verir. Kendisine kazasız belasız Konya’ya varmak üzere olduğumuzu belirtir mesajımı ilettim. Haberci bizden önce Konya’ya varır ve bizden haber getirir.

Ahi Evren Babamız ile ilk kez karşılaşacağım. Onun için çok heyecanlıyım. Küçükken rüyamda görmüştüm, benle birlikte Allah yolunda el ele olmamızı istiyordu. Bugüne kadar da bende o anı bekliyordum. Yolumu çizen o büyük insan ile karşılamak istiyordum.

Sultanımız Alâeddin Han özellikle bu çalışmaya çok özen veriyor ve her türlü desteği esirgemiyor. Ahi Teşkilatının en büyük güvencesi idi Sultanımız. Sarayın arkasında bulunan medreseyi Ahilerin yetiştirilmesi için ayırmış, her türlü iaşelerini karşılıyordu.

Çilekeş hayatımın ilk basamakları…

Ağırdan ağırdan, adım adım, basamak basamak…

{|{

 

( İlahi Aşkım Mormenekşem - 4a.bölüm başlıklı yazı Ali Özdemir tarafından 6.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.