1 İlahi Aşkım Mormenekşem - 7-3.bölüm

-                     saygı ve sevginin değerini bilen biri olarak gördük. Gördüğümüz kadarıyla cemaat içerisinde efendi, oturmasını kalmasını bilen biri. Ustalığına ise bir sözümüz olamaz. Kızımız Menekşe’yi ise ona bir ömür boyu eşlik edeceğini, hanımlık yapacağını, çocuklarına analık yapacağını büyük bir gurur ve onur içerisinde söyleyebilirim. Allah yazdı ki bugün burada bu olaya şahidiz, Allah’ın yüksek müsaadesiyle, anası ve babasının da müsaadesi ve tabi ki kızımın müsaadesi ile kızımız Menekşe ve oğlumuz Vuslat’ın bir ömür boyunca kutsal yuvalarını kurmaya izin veriyoruz. Allah hayırlı uğurlu etsin.

-                     Allah razı olsun. Sizler bizleri bugün mesut ettiniz. Allah’ım sizleri de bir ömür boyunca mesut ve bahtiyar eylesin. Allah utandırmasın, hayırlı uğurlu etsin…

Babamın bu söyleri ile derin bir oh çektim. Kalbimin hızı, dağlardan aşağı yuvarlanırcasına atıyordu.

Ey Kırlangıç, ey Kırlangıç,

Sana bırakmadım Menekşe’mi…

Gözlerim kalabalıkta Menekşe’yi aradı… O, bana bakıyordu hem de gözlerini kırpmadan. Kesişince gözler zamanı durdurup kavuşmanın heyecanını yaşadık. Allah’ın en sevgili kullarıyız. Sabrımızın mükâfatıydı.

Sen artık benim en kıymetlimsin…

Allah’ın bana lütfusun…

Sen hayatın anlamısın…

Sen nefesim, çarpıntım, nabzımsın…

Allah’ın bana bahşettiği en güzel hadisesin…

Allah’a şükür ettim. Bugün benim dünyaya yeniden geldiğim gündür.

 

 

 

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM

Bugün benim doğum günüm,

Ben bugün doğdum,

Dünyaya bugün geldim,

İyi ki doğdum, iyi ki varım…

Senin için doğdum,

Senin için varım,

Doğum günümüz kutlu olsun…

Sana yazıldığım gün, kutlu olsun,

Senin kaderine, beni yazan kaleme kutlu olsun,

Benim doğduğum günde, seni bana yazan kaleme kutlu olsun,

İyi ki varsın,

Senin olmadığın bir dünyada nefes bile almak istemezken,

Senin varlığını bana lütfeden,

 “İyi ki varsın!” cümlesini bana söyleten,

Benim doğdum günde, seni bana yazan,

Yüce Rabbime minnettarım…

Doğum günümüz kutlu olsun!

(Ali Özdemir- 23.08.2011 – 23:59)

İyi ki varsın Menekşe’m…

-          Menekşe’ne kavuştun sonunda…

-          Henüz daha başlangıçtayız Menekşe’m…

-          İnşallah bir olacağımız günde gelecek…

-          İnşallah Menekşe’m de, bir an önce gelse…

-                     Zamanı gelince gelir. Sen sabırlı ol, gelir Vuslat’ım… Hayırlı uğurlu olsun…

-          Tüm sevenlerimiz için hayırlı olsun Menekşe’m…

-                     İçeriden bizi çağırıyorlar canım… Yüzükler takılacak galiba…

-          Tamam haydi gidelim canım!

Gece kafamı yastığa koyduğumda günün yorgunluğunu sildim ve sadece Menekşe’me odaklandım. Aklımda ne kadar şükür duası varsa hepsini okudum hem de dilimin döndüğü yere kadar. Daldığımda karşımda Menekşe’mi buldum. Bembeyaz bir örtü içerisinde, iki yanında ise beyazlar içerisinde melekler… Bana doğru geliyor… Menekşe’m kollarını açmış;

-                     Vuslat’ım, ben senin yolun kurbanım… Tut ellerimden diyor…

Ama ellerim, onu tutamadan sanki sihirli bir şekilde yok oluyor… Aynı şekilde bu sahne, üç kez tekrarlandı. Bir türlü ellerini tutamadım…

Heyecanlı, nefes nefese haykırarak bir şekilde uyandım…

-                     Oğlum, Vuslat’ım, kurban olduğum ben buradayım… Anan burada yavrum… N’oldu sana… Niye korktun…!

-                     Anaaam oy annaaammm !

-                     N’oldu kuzum? Kötü bir rüya görmüşsündür. Bak ben buradayım… Dur sana bir tas su getireyim…

-                     Kurban olduğum anam! Çok şükür sadece rüyaymış!

-                     Hayır diyelim hayır olsun oğlum! Güzel düşünelim güzel olsun Vuslat’ım…

-                     Ana, rüyamda Menekşe beyazlar içerisinde, yanında iki melek ile benim ellerimi tutmak istedi ama ellerimiz bir türlü kavuşamadı… Ellerim yok oldu… Ana, yoksa Menekşe’me kavuşamayacak mıyım?

-                     Allah korusun oğlum! O nasıl söz?

-                     Ne bileyeyim ana, rüya işte!

-                     Kendin söylüyorsun ya oğlum, rüya işte… Menekşe artık bizim oğlum. Kalk biraz dışarı çık, hava al…

-                     Yok anam, şöyle pencereyi biraz havalandırırsam iyi olurum, herkesi telaşlandırmayayım.

-                     Tamam oğlum, o zaman ben yatırıyorum. Allah rahatlık versin.

-                     Sağ ol anam. Sana da Allah rahatlık versin…

Pek hayırlı bir rüya görmedim ama yine de Allah hayır etsin.

{|{

-                     Vuslat Ağam Menekşe Ablam seni çağırıyor!

-                     Yekta Bacım, artık eniştenizim, ağam demesen olmaz mı?

-                     Peki Vuslat enişte!

-                     Buyur Menekşe’m!

-                     Anam diyor ki, yani benim anam, Hâlise Anam!

-                     Eeee!

-                     Tamam Vuslat, seni görünce heyecanlanıyorum, ne yapayım?

-                     Tamam bi’tanem… Söyle bakalım anan ne diyor ?

-                     Ayıp oluyor ama!

-                     Tamam Menekşe’m söyle hadi!

-                     Şey anam diyor ki eğer gününüz varsa anamgilin köyüne beraber ziyaret edelim. Hem sizin için de değişiklik olur. Olur mu?

-                     Neresi o köy?

-                     Başkarcı Köyü! Şehrin batısında…

-                     Günübirlik mi gider geliriz?

-                     Anam “Eğer müsait olurlarsa en az bir gün kalalım.” diyor.

-                     Peki Menekşe! Anamgil bahçedeydi. Komşularla hasbihal ediyorlar. Babam, Muhtar babamla köy içerisinde… O da gelsin, onun da onayını alalım. Olur mu?

-                     Tamam Vuslat.

-                     Büyük ihtimalle babam bir iki gün içerisinde memlekete dönmek isteyecektir.

-                     Keşke hiç gitmeseniz Vuslat’ım !

-                     Keşke… Keşke ölüm olsaydı da, ayrılık olmasaydı…

-                     Yok Vuslat’ım… Ölüm de olmasın, ayrılık da…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖLÜM BÖYLE GÜZEL

 

Sığmıyor coşkum, dağlar bana dar geliyor,
Adını kazıyan kalemime har geliyor,
Erciyes'ten küfe küfe yanan kar geliyor,
Küllerimi yak yeniden, ölüm böyle güzel…

Deli gönül bu, ne yazsamda tutamıyorum,
Ölüm başımda Azraili atamıyorum,
Üstüne para versem dahi satamıyorum,
Güllerimi tak yeniden, ölüm böyle güzel…

Vuslat'a aşk yakışır, adına destan yazar,
Âşıklara yol olur, yolu kalbine kazar,
Muradıyla meydan okur ölme azar azar, 
Gönüllere ak yeniden, ölüm böyle güzel…
(Ali Özdemir - 30.05.2011 - 14:46)

 

-                     Yak git yüreğimi, bul ondan sonra Vuslat’ı !

-                     Menekşe’m Vuslat’ın yoluna kurban olsun… Senin için ölüme meydan okuyorum… Değil Azrail gelsin, yedi kat cenneti önüme serseler bir saçının teline değişmem…

Bir tanem!

Nur tanem!

Nar tanem!

İnci tanem!

Kar tanem!

-                     Ah Vuslat’ım… Yolumuz uzun, hayat kısa…

-                     Vuslat Enişte, babamgil gelmiş, bahçedeler…

-                     Tamam Yekta…

{|{

 

                Kızıl güneşin acı acı doğmasına şahit oldum bugün. Doğarken bile buz gibi kesiyordu. Yüreğimi delik deşik ederek doğuyordu.

                Bugün ayrılık günü… Güneş bile ağlarken tozu dumana katıp ağlıyordu. Allah’ım ölüm olsaydı da ayrılık olmasaydı olmaz mıydı ?

                Bu kadar zor muydu?

Ey ayrılık!

Kimi kimden ayırırsın?

Niçin ayırırsın?

Neden ayırırsın?

Sensiz mutlu olunmaz mı?

Kavuşmanın bedeli nedir?

Vuslat yolu kavuşma yolu değil mi?

Değil beni on sekiz bin âlem öteye göndersen ben o yârin gözlerine kavuşmak için bir değil bin canımı gözlerimi kırpmadan feda ederim!

Adın ayrılık olsun!

Benim adım kavuşmanın bedelidir! Vuslat’tır!

-                     Menekşe’m sana Vuslat sözü; Son nefesimi vermeden senin gözlerinin kapanmasına izin vermeyeceğim! Yolum sensin! Canım sensin! Ruhum sensin! Ben senim! Sen de bensin!

 

 

                Boğazlarımız düğüm düğüm oldu. Ne onun “hadi gari”li dilleri konuşur oldu, ne de benim dillerim söyler oldu!

                Allah kahretsin!

                Bizi mi buldun ey ayrılık!

Sana son sözümü henüz söylemedim!

{|{

                Gözyaşları Konya yollarına sel oldu, Tuz gölünün acısına acı kattı.  Kızılırmağını mı kana bular, yoksa Toroslar’dan aşağı Akdeniz’e mi ulaşır?             Şundan eminim ki ben hiç bu kadar kötü olmamıştım. Yıllardır anamdan, köyümden ayrı idim fakat böyle ayrılık acısı görmemiştim.

                Allah’ım bana acıların acısını gösterme!

                Eğer kör olacaksa gözlerim kör olsun!

                Yeter ki hayat bana bir oyun oynamasın!

                Ben her türlü cefaya razıyım!

                Cehennemin yedi kat dibinde yanmaya razıyım!

                Yeter ki Menekşe’min acısını bana gösterme!

                Dayanamam… kıyamam… ölemem de!

                Bu ayrılık son olsun Allah’ım!

                Bu ayrılık vuslata ilk adım olsun…

                Bu ayrılık kavuşmanın adı olsun…

{|{

                Köye döneli kırkıncı gündü. Kötü haberler üst üste gelmeye başladı…               Anadolu’ya gelen yabancı gemilerden Alanya limanından veba salgını baş göstermiş, Toroslar’dan ötelere haince akmaya, yürekleri yakmaya başlamıştı.         Bizleri de telaş almıştı. Acep buralara da ulaşır mı? Acaba Denizli tarafına da geçer mi? Bilemiyorum…

                Teşkilat olarak halkımızı bilinçlendirmek için hem vebadan korunmak için eğitim veriyoruz hem de hastalığı yenmek için mücadele ediyoruz.           İnsanlar tavuk gibi kırılıp gidiyordu.

                Henüz Konya’dan ileri gidememişti ama yine de önlem alıyoruz.         Sinan kardeşim Denizli’den kervanlarla hem bana hem de Ahi Babama haberler gönderiyordu. Menekşe’min iyi olduğu haberi geldikçe benim de moralim iyi oluyordu.

                Konya’nın kâbusu üzerimize çökmeye başlamıştı… Kötü koku burnumuzun direklerini sızlatıyordu… Zaviyelerde korumaları artırdık, gece nöbetleri koyduk. Anlık haberleşme amacıyla da hanlara, kervansaraylara, kervanlara yiğitlerimizi yerleştirmeye çalışıyoruz.

Bedenim Kırşehri’de, ruhum Denizli’de…          Aklım Menekşe’de… Ne kadar iyi haber geliyorsa da içim rahat etmiyor. Eğer ona bir şey olursa kendimi asla affetmem… Ahi Babamın etrafındaki kara bulutları dağıtmadan da gitmek istemiyorum.

                Allah’ım beni çaresiz bırakma!

                Allah’ım beni çaresiz bırakma!

                Ahde mi vefa, aşka mı vefa ?

                Aşka vefa… Aşka vefa… Aşka vefa…

                Bin kere doğsam, bin kere ölsem yine aşka vefa…

                Ben adım Vuslat…

{|{

 

 

 

 

 

( İlahi Aşkım Mormenekşem - 7-3.bölüm başlıklı yazı Ali Özdemir tarafından 11.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.