-Sevgili okuyucularımız mahlas ismi Abdal olan şairimizle röportajımıza kaldığımızı yerden devam ediyoruz. Bir cümlede, bir dizede iki sözcüğün ya da sözcük topluluklarının yerleri değiştirilerek yapılan Akis şiirlere örnek verirsek:

Mümkün değil Huda’yı bilmek de bilmemek de

Matem görünür şâdi şâdi görünür matem

 

Aks-i nakıs, Cümle ya da dizelerde anlamlı sözcük

Topluluklarının yerlerinin bazı ekleme ve çıkarmalar

Yaparak değiştirilmesi yöntemidir.

 

Örneğin:

Hayran oluyor kudretine, sun'una insan

Hayran oluyor kudretine, sun'una hayran

İsmail Safa

Gelse der-gâhına ikram görürler küremâ

Kürema dergehine gelse görürler ikrâm

Ziya Paşa

Sizin bu akis şekli ile yazılmış şiirleriniz pek yok bize bunu açıklar mısınız?

    -Şiir öylesine geniş bir yelpaze ile kapılarını açmış ki Üstatlar, siz bir bahçeye girmeden önce o bahçede bir çeşit ve renkte gül yetiştiğini hisseder ve kokusunu alırsınız, ama bahçenin kapısını açarak içine girince, yüzlerce kokulu renkli ve çeşitte güllerin yetiştirildiğini görürsünüz. Hepsi de ayrı güzellikte ve ayrı bir kokudadır. Gazel olsun, kaside olsun, Mesnevi, Müstezat, Kıt’a, Rubai, Tuyuğ Bentlerle Oluşanlar: Murabba, Şarkı, Muhammes, Terkib-i bent, Terci-i bent… Öylesine çok örnekler ve yazım anlatım gönülden Gönül’e aktarma şekli var ki… Rubai’ ye bir örmek vereyim isterseniz:

Bir merhaleden güneşle derya görünür 
Bir merhaleden her iki dünya görünür 
Son merhale bir fasl-ı hazandır ki sürer 
Geçmiş gelecek cümlesi rüya görünür (Yahya Kemâl)

 

Tuyuğ içinde örnek verir isek:

 

Ben seven hûblar içinde şâh imiş 

Sanasın yılduz mâh imiş 
Ben denize salmışam bir cânumı 
Kamu işi başaran Allah imiş (Kadı Burhaneddin)

   Bu divan edebiyatındaki örnekleri şiirlerin yani düşüncelerini gönülden Gönül’e aktarılması şekillerini bitiremeyiz. Ben amatör karalayan biri olarak her dalda şiir yazmaya yetişmem pek mümkün olmuyor. Âmâ okuyorum bu üstatların gönül güzelliğine okudukça hayran kalıyorum. Üstatlarımız düşünceleri ile bir duyguyu çoklu bir anlatım ve sunumla gönülden hissederek ve dile getirmek için okuyucuya bunları canlı canlı hissettirmek, onların benliğinde canlı yaşatmak düşündürürken hissettirmek duyguları harekete geçirerek gönülden Gönül’e köprü kurmak adına bu amaçla heyecanla gece gündüz araştırmış bulmuş ve yazmışlar. İşte gönül dostu Mevlana Divan-ı Kebir’den bir gazel örneği:

 

 

Gel, birbirimizin kıymetini bilelim

Sonra ansızın birbirimizden ayrı kalmayalım

Mademki inançlı kişi inançlı kişinin aynasıdır

Niçin aynamızdan yüz çeviriyoruz

Asil cömert kişiler dostlara canlarını feda ettiler.

Çekiştirmeyi bırak. Biz de insanız.

Öldüğümde beni hoşça anacaksın

Niçin ölüyü severiz de diriye düşmanız

Mademki ölümden sonra barış yapacaksın

Niçin ömür boyu senin üzüntünle sıkıntı içindeyiz

Şimdi öldüğümü kabul et, barış yap, anlaş.

Çünkü biz barışta ölüler gibiyiz.

 

Divan-ı Kebir’den bir rubai örneği

 

Dostuyla hoş geçinen dostsuz kalmaz

Müşteriyle iyi anlaşan iflas etmez

Ay geceden ürkmediği için böyle parlak kaldı

Gül de dikenle uyuştuğu için bu kokuyu elde etti

 

"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!

Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir" 

 

     Böylesine gönül dostu Üstatlara yetişmek onların eserlerini okumak bana şiir yazmaya başladıktan sonra  nasip oldu. Daha öncelesinde bol bol roman çizgi roman mecmua… Okumaktaydım.Kısacası bu kadar geniş bir yelpaze ile bizlere sunulan şiir, incelikler, derinlikler ve zenginlikler durup dururken, ona yaklaşmamak dokunmamak, onun gönlümüze dokunmasına izin vermemek bence anlayıştan gönül dili ile gönüllerimize yaklaşmaktan uzak tutacak ve ıstırap içinde bir yaşantıya bizi yönlendirecektir şiirsiz kalmak… Gönül dili ile şiir söylemenin ve bu sanatı yaşatarak okuyuculara görmek istemezseler de, göstermek sevdirmek göstermenin okumanın daha kolay, şiirlerinin daha beğenilir olması adına Üstatlarımızı takip ederek onların peşinden izinden gitmek pek kolay olmazsa da okuyarak bu güzelliği yaşamaya çalışıyorum.

Mehmet Aluç

( Monolog Röportajımıza Devam Ediyoruz... başlıklı yazı kul mehmet tarafından 12/23/2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.