ŞİİR UÇAR
Ahmet
AYAZ
Gaziantep Ekspres Gazetesi 20 Şubat 2018
………………………………………………….
Bugünde yine şiirden edebiyattan
söz etmek istedim. Şiir uçar dedim. Kıymetli okurlarım; Elinize kalemi alıp da,
ben şiir yazacağım derseniz, şiir yazamazsınız. Şiir kendini yazdırır, daha
sonra kanatlanır ve uçar. Nasıl mı? Şimdi anlatayım. Rahmetli Bekir Sıtkı Erdoğan’ın “Kışla Bahar” Cahit
Sıtkı Tarancı’nın “35 Yaş” Orhan Veli Kanık tan “Sere Serpe” Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Türküler,” Cahit Külebi’nin “Hikaye” şiirleri nasıl dilden dile dolaşıyor? İşte dediğim gib; Şiir kanatlanıyor daha sonra
da uçuyor. Besteciler tarafından besteleniyor, ses sanatçıları tarafından
sahnelerde yıllarca ünlü sanatçıların sesinden, dinleyiciler dinliyorlar. Tıp
kı. Abdurrahim Karakoç’un “Mihriban” adlı şiiri gibi. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Şiirin
uçması ile ilgili anlatacak çok şey var
da, benim burada hepsini anlatmam tabii ki mümkün değil. Bakınız
şimdi size bir şey anlatayım.
Yalınız övünmek anlamına gelmesin. 2011 yılında İzmir’den Yayıncı Canseli Donat Hanımefendi beni telefon ile aradı. “Ahmet Bey; Osman Baymak Bakü
de, Balkan Aydınları ve Yazarları Derneğinin Başkanıdır. Türk Dünyasında Çocuk
Şiirleri Antolojisini beraber çıkaracağız. Bu kitapta size de yer vermek istiyoruz dedi. Ben “Canseli Hanım Çocuk şiirleri yazdım ama, şimdi yazdıklarımdan
elimde bir tane bile yoktur desem inanın dedim “ kendisi ben internetten 5 adet
şiirinizi buldum. Ben sizin faks numaranıza bir izin belgesi vereceğim, siz de o izin
belgesini imzalayıp benim faks a
vereceksiniz. O kadar. Antoloji çıkınca da ben size göndereceğim dedi. Bana
izin belgesini gönderdiler, ben de imzalayıp kendilerine gönderdim. Daha sonra sözü edilen antoloji çıktı. Bu
antolojiden bana beş adet gönderdiler. Canseli Donat ile Osman Baymak kardeşlerim sağ olsunlar.
Daha öncede “Türk Dünyasında
Atatürk Şiirleri” Antolojisini çıkardıklarında, yine beni aramışlardı. Aynı şeyler olmuştu.
Burada bir şeyi de anlatmadan geçemeyeceğim. Eşim ile birlikte otobüse bindik, Erzin’e gidiyoruz. Bir güvenlik görevlisi yanımıza yaklaşarak “Dayı Ahmet Ayaz mısınız”
diye sordu. Ben evet dedim. Yüzünü
eşime çevirerek, “Teyze dayım çok hızlı ve eskiden çok yaman birisiymiş” dedi.
Ben “Hayırdır inşallah yeğenim” dedikten
sonra, gençlikte yazdığım “Liseli
Kızlar” Şiirimi ezberden okudu. Erzin’e
ulaştık, büyük bir salonda yemek yiyeceğiz. Ortalık oldukça kalabalık.
Yemek almak biraz uzun iş. Güvenlik
görevlisi koluma girerek beni bir yakın yerdeki masaya oturttu. Daha sonra elinde servis tabağı ile,
güvenlik şefiyle birlikte eşim ile benim
yemeğimizi önümüze indirdiler. Liseli Kızlar şiirimi bir gün nasip olursa size kitabımdan okurum. Şimdi aklımda değil. Ancak aşağıya, Tuğgeneral
Zafer Özkan tarafından bestelettirilerek Van İlimizde 10. Piyade Tugayı Marşı
yapılan bir şiirimi alıyorum. Söz bugün de şiir ile bitsin, diyorum.
Saygıdeğer okurlarım şiir işte böylece
kanatlanıyor ve uçuyor.
Eğer yazdığınız şiir ise. Bir de şiirin sanat değeri ve bir esprisi var ise kanatlanır ve
uçar. Bugünlük de bu kadar. Beni unutmayın, sizler ile sohbet köşemde yeniden buluşalım. En güzel ve
mutluluk dolu günler hep ve hepimizin
olsun diyorum. Hoşça ve dostça kalınız.
ASKERİN
TÜRKÜS
Biz
karanlık gecenin sönmeyen yıldızları,
Tendürek Dağlarından semalara akarız.
Paslı yüreklerdeki erimeyen buzları,
Eritip gönüllere barış gülü takarız.
…
Tarih
bizi yeniden anlatsın satır satır,
Ölüm korkularını kalpten atmış erleriz.
Savaş meydanlarında harikalar yaratır,
Kars’ta, Van’da, Erciş’te gürül ğürül gürleriz.
…
Karda,
kışta, yağmurda, tufan kâr etmez bize,
Bir kara duman çökmüş, ülkelere taşarız.
Sesimiz yetişmeli, doğudan Akdeniz’e,
Dağ, yokuş, engellemez, engelleri aşarız.
Ahmet AYAZ