1
İklimsiz bir seferberlikle başlıyorum
okumaya ve cümleler şerit değiştirirken hızımı alamayıp en muhteşem cümleyi
fosforlu kalemle işaretliyorum, kalemin ucu açık kalmış olmalı ki oturduğum
koltuk ve sandalye de yer yer bu boyalı kalemden nasibini almış.
İnancımla tutunurken hayata ve
ısrarla severken yetmedi mi cümlelerin çığırtkanlığı ile gökyüzünde binlerce
güneşin de doğuşuna tanık olurken ve batmayan güneşimin gecenin karanlığını yok
edip ben cümlelerle evcilik oynarken…
Sözcükler cumhuriyetinde bakış açımı
sabitlediğim de değil hani bilakis farklı yazarlardan bana yansıyan ve sabit
bir noktada kalmaktan da asla haz etmediğim.
Gürültüyü itiştiriyorum hala saklı
gözlerimde kamaşan cümleler ve evet, ben insan ırkının mucizevi bir
değişkeniyim aslında değişmek konusunda nereden başlangıç yapacağımı bilmeden
üstüne üstük değiştirmek istemediğim kutsal değerlerim ve bitimsiz inancım.
Geceyim şimdi ve renk körüyüm ne de
olsa gecenin siyahını yok sayıp alacalı bulacalı hayaller konduruyorum sayfa
düzeninde esir kalmışlığıma da aşk duyup minnet borçlu iken içimdeki sevda
ateşine.
Uğradığım hangi dükkân ki çıkıp da
içinden çıkmak istemediğim?
Ne adı var ne de amacı o dükkânın
yolumun üstüne çıkmasından başka bir sorumluluk da yüklemediği omuzlarıma.
Ne bir kozmetik dükkânı ne de ünlü
bir giyim markası sadece burnumun aldığı koku ile kitap kokusuna olan
düşkünlüğüme binaen girdiğim kitapçı dükkânında raf dolusu kitapların önünde
kendimden geçtiğim.
Elimine etmediğimi de sanmayın hani
hele ki seçici bir iklimle ben sekerken bir kitaptan diğerine.
Saklı tutmaksa çocuklukta edindiğim
alışkanlıkları…
Sevip de aldırmazken bana esecek o
sevgi rüzgârının aslından benden karşı tarafa yansıdığını…
Ne karşı cinsi ne de latife.
Ne bir arzu ne de sapkınlık.
Sadece ve sadece dokunmak insanların
yüreğine ve yüreğime ek seferler düzenlediğim sayısız insanı da içimde ve
cümlelerimde ağırlarken…
Yüzüme yerleşen asla metazori bir
gülümseme değil ne de kendimi mecbur kıldığım ki içimden taşan ve insanlığımın
zaferi, doğamın da hoş görüsü ben tüm iyi niyetimle insanları eşit görüp de
Yaratandan dolayı yaratılanı sevdiğim…
Koşulsuz sevmekse başım gözüm üstüne.
Yanlış algılanmaksa ne gam da
diyemediğim ve bu sefer kalemimle yüreğimle aşmam gereken daha da çok yol
olduğu inancı.
Israrla sevmek hayata duyduğum istek
gerçi kendimden geçip de bu dünyayı terk etme isteğine kimi zaman karşı
gelemiyorum lakin inancımın ç/ağladığı ve ağlattığı her gün bitiminde ve ben
Rabbimle buluşup da niyazlarımı dillendirirken.
Açık ara farkla hüzne çalım atıp da
huzura biat bir sersemlik ve yaşama sevincimin ivme kazandığı.
Yolumun ansızın kesiştiği bir yazar
ki henüz fazla bilgi sahibi değilim eserleri hakkında lakin ona ait bir cümleyi
içime bir solukta çekiyorum:
‘’İnancıma göre her bilgelik
sabırdır.’’(Yourcenar)
Aman Allah’ım bir de çok okuduğumu
iddia edip nasıl da böbürlenirdim hele ki yazmaya başlamazdan önce oysaki
neymiş okuduklarım?
Ve yine aynı yazarın hayat görüşünü
yansıtan diğer ipuçları:
Ruhu özgür.
Bakışı ise anlayış ve sabır dolu.
Ve dünyaya katlanmayı öğrenmiş bir bilge.
Hele ki bitimsiz sorularında hala arayışını sonlandırmayan ta ki 1986 senesinde
yaşadığı adada hayatını kaybedene değin.
Sorulması gereken sorular ve
cevaplanmayı bekleyen lakin önem arz eden sorulara cevap bulmak için öncelikle
soruları saptayıp yekten sorulması bu soruların.
Görünen o ki; bildiğim tek şeyin
hiçbir şey bilmediğim olduğu savı beni yine olduğum yere mıhladı.
‘’Yazmak bir çaba mıdır yoksa bir
ıstırap mıdır?
Hayat, bir iştir. Ancak aynı zamanda
neredeyse bir oyun ve bir sevinçtir de çünkü önemli olan yazı değil,
bakıştır.’’ (Alıntı)
Sözcüklerle de doğru orantılı hani
yüreğimden geçenler ve beni oradan oraya sürükleyen bu rüzgâr sayesinde içsel
yolculuğumda illa ki vuku bulacak yeni değerler ve öğretiler ve evet, katılıyorum,
sevgili dostlar: hayat oyunun ta kendisi bazen drama dönüşen lakin bilgeliğin
ve sabrın ve inancın eşliğinde yaşama amacımızı da sorgulayıp doğru yolda
olduğumuzun da ispatı.