1
MOLLA FENÂRİ KİMDİR?
1350-1431
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş
Gazetesi 10 Kasım 2020
Saygı değer
okurlarım, sohbet köşeme bugün de Molla
Fenâri’yi konuk ettim. Fatih Sultan Mehmet’in hocası olan Akşemsettin zamanında
yaşayan bilim adamlarından birisi de Molla Fenâri’dir. Molla Fenari Kimdir? Bunları
okuyup öğrenmekte, adlarını rahmet ile anmakta yarar görüyorum. Bu sebepten de sohbet köşeme konuk
ettim. Denizden bir damla olsa, geleceğe
bir bilgi kırıntısı bırakmak istedim.
Molla Fenari
(Nisan 1350) doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza’dır. Fenârî nisbesi
hakkında kaynaklarda farklı görüşler bulunmaktadır. Bu nisbenin, Mâverâünnehir
bölgesinde ya da Bursa civarında Yenişehir ile İnegöl yakınlarındaki Fenâr
köyünden geldiğini söyleyenler bulunduğu gibi babasının fenercilik mesleğiyle
ilgili olduğunu ileri sürenler de vardır. Kahire’de ondan icâzet alan İbn Hacer
el-Askalânî’nin İbnü’l-Fenerî diye tanındığını belirtmesi, Zeynüddin
el-Hâfî’nin halifesi İbn Gānim el-Kudsî’ye gönderdiği Arapça bir şiirinde
kendisinden İbnü’l-Fenârî diye söz etmesi (Taşköprizâde, s. 27) babasının da bu
nisbeyle anıldığını göstermektedir. Açık bilgi bulunmaması sebebiyle kaynaklar
bu rivayetleri nakletmekle yetinmiş, Uzunçarşılı ise bir gerekçe göstermeden
Yenişehir ile İnegöl taraflarındaki Fenâr kasabasından olduğunu kaydetmiştir.
Molla Fenârî, ilk öğrenimini babasının yanında tamamladıktan
sonra İznik’te Alâeddin Ali Esved’in derslerine devam etti. Hocasıyla arasında
geçen ilmî bir tartışma yüzünden oradan ayrıldı ve Amasya’ya gitti. Amasya’da
Cemâleddin Aksarâyî’nin öğrencisi oldu ve 778 (1376) yılında kendisinden icâzet
aldı. Ardından Seyyid Şerîf el-Cürcânî ile birlikte gittiği Kahire’de başta
Ekmeleddin el-Bâbertî olmak üzere çeşitli âlimlerden şer‘î ilimleri tahsil
etti; Bâbertî’den de icâzet aldıktan sonra Bursa’ya döndü. Yıldırım Bayezid
tarafından Manastır Medresesi müderrisliği ve bunun yanı sıra 795’te (1393) Bursa
kadılığı ile görevlendirildi. Bu vazifesini on yıl kadar sürdürdü. Ankara
Savaşı’nın ardından Timur’un askerleri Bursa’yı ele geçirince, daha önce
Yıldırım Bayezid’in esir alıp hapsettirdiği Karamanoğlu Alâeddin Bey’in iki
oğlu II. Mehmed Bey ve Ali Bey hürriyetine kavuşmuş ve Timur tarafından
Karamanlı ülkesinin yönetimine getirilmişti. Molla Fenârî de muhtemelen Mısır
seyahati dönüşünde Konya ve Karaman’a uğradığında tanıştığı Mehmed Bey’le
Karaman’a gitti. Orada on yıldan fazla bir müddet ders verdi. 817’de (1414)
Bursa’ya döndü ve Çelebi Sultan Mehmed devrinde 818 (1415) yılında ikinci defa
Bursa kadılığına getirildi. 822’de (1419) çıktığı hac seyahatinden dönerken
Kahire’ye uğradı ve el-Melikü’l-Müeyyed Şeyh el-Mahmûdî’nin isteğiyle bir süre
orada kaldı. Kahire’de bulunduğu sırada dönemin önde gelen âlimleriyle ilmî
müzakerelerde bulundu ve ders verdi. 823 (1420) yılında Mısır’dan ayrılan Molla
Fenârî, Kudüs’e uğradıktan sonra Bursa’ya döndü ve eski görevine devam etti.
II. Murad tarafından 828’de (1425) müftülük vazifesine tayin edildi. Bu unvanı
taşıyan kimsenin diğer ulemâya nisbetle önemli bir mevki işgal ettiği
bilinmekle birlikte bazı kaynaklarda Fenârî’nin ilk şeyhülislâm olarak
anılması, pâyitaht müftülük makamının XVI. yüzyılın ortalarında ulaştığı kurum
hüviyetiyle kelimenin kazandığı “devletin bütün ilmiye sınıfının resmî mercii”
anlamında düşünülmemelidir.
833 (1430) yılında yaptığı ikinci hac yolculuğunda da Kahire’ye
uğrayan Molla Fenârî buradaki âlimlerle ilmî görüşmeler yaptı. Döndükten kısa
bir süre sonra 1 Receb 834 (15 Mart 1431) tarihinde Bursa’da vefat etti.
Hüseyin Hüsâmeddin, bazı vakıf kayıtlarına ve kitâbelere dayanarak Molla
Fenârî’nin 838’de (1434-35) öldüğünü kaydeder (TTEM,
XVII/19 [1928], s. 155). Cenazesi kendi yaptırdığı caminin hazîresine
defnedildi. Öğrencileri arasında oğlu Mehmed Şah Fenârî, Şehâbeddin İbn
Arabşah, Kadızâde-i Rûmî, Kutbüddinzâde İznikî, Kâfiyeci, Emîr Sultan, Molla
Yegân ve İbn Hacer el-Askalânî gibi âlimler bulunmaktadır.
Molla Fenârî, Osmanlı Devleti’nde tasavvufa ilgi duyan ilmiye
mensuplarının önde gelenlerindendir. Tasavvuf kültürüne olan yakın ilgisi bazı
eserlerinde açıkça görülür. Tasavvufî düşüncelerinin şekillenmesinde Muhyiddin
İbnü’l-Arabî’nin tesiri vardır ve İbnü’l-Arabî’ye nisbet edilen Ekberiyye
mektebinin görüşlerini Anadolu’da temsil eden âlimler arasında yer almaktadır.
Babasından Sadreddin Konevî’nin Miftâḥu’l-ġayb’ını
okumuş, daha sonra bu eseri şerhetmiştir. Fenârî ayrıca hem Miftâḥu’l-ġayb’ı hem de İbnü’l-Arabî’nin Fuṣûṣü’l-ḥikem’ini okutmuştur. Taşköprizâde,
Fenârî’nin babasının Sadreddin Konevî’den Miftâḥu’l-ġayb’ı
okuduğuna dair bir rivayet naklediyorsa da (eş-Şeḳāʾiḳ,
s. 24) bu tarihen mümkün görünmemektedir. Konevî’nin ölüm tarihi (673/1274) göz
önüne alınırsa Fenârî doğduğunda babasının 100 yaşlarında olması gerekir. Bu
sebeple bizzat Konevî’den değil talebesinden veya talebesinin talebesinden
okumuş olmalıdır. Kaynaklarda ayrıca Ebheriyye (Evhadiyye-Safeviyye /
Erdebîliyye) ve Rifâiyye tarikatlarından hilâfet aldığı ve Zeyniyye tarikatına
da intisap ettiği kaydedilmektedir. Diğer taraftan Fahreddin er-Râzî ekolüne
bağlı olup Râzî’nin geliştirdiği İbn Sînâcı sistemin Osmanlı geleneğine
taşınmasında önemli rol oynamıştır.
Gerek devlet erkânının gerekse halkın saygı gösterdiği ve maddî
durumu iyi olmasına rağmen sade bir hayat yaşadığı nakledilen Molla Fenârî
geçimini sağlamak için ipekçilikle meşgul olmuştur. Taşköprizâde, Fenârî’nin
vefat ettiğinde 10.000 ciltlik bir kütüphane bıraktığına dair bir rivayet
kaydeder. Molla Fenârî, Kudüs’te bir medrese ile Bursa’da üç mescid ve bir
medrese yaptırmış, 833 (1430) tarihli vakfiyesiyle bunlara birçok emlâkini
tahsis etmiştir (Bilge, s. 232-241). Oğullarından Mehmed Şah Fenârî de (ö. 839/1435
[?]) âlim olup çeşitli eserler telif etmiş, Yûsuf Bâlî ise (ö. 840/1436-37)
müderrislik ve kadılık görevlerinde bulunmuştur. Osmanlı Devleti’nde ilmiye
sınıfına tanınan imtiyazlar ilk defa II. Murad tarafından Molla Fenârî ailesine
verilmiş, daha sonra bütün ilmiye ailelerine teşmil edilmiştir.