Yargılamayı hiç sevmem
kendimi yargıç veya avukat olarak görmediğimden olsa gerek. Bu kolaydır
diyenleri kolayca yargılayanları kendini yargıç görerek yargılayanları her gün
elbette duyuyorum/duyuyoruz ve görüyoruz!
Hele insan harcamak gibi bir
derdim hiç yok, insan harcanacak bir şey değil kazanılacak bir deryadır. Temel
eğitim yoksulu insanımız belki abecenin ilk harfinden başlamak zorunda olsa da
bitirse de alfabeyi, insanı gönlü okumayı bilmediğinden kaybetmeyi oynayarak
okuyarak kaybetmenin peşinde!
Ortaokuldayım ve 75;li yılları ciltli klasik kitaplar, romanlar yüreğimin derinliklerinden bin selâm alarak âleme sunandı o gülümsemesiyle, hoş geldin diyen karşılaşmasıyla gönül dallarıma bir alıcı kuş gibi konmuşlardı. Bu tarifi imkânsız yolculuktan sonra, bir daha gönül dalımdan ayrılarak başka bir yere gitmediler hep orada kaldılar. O yıllarda okuduğum şaheser romanları ve onların eşsiz arkadaşlıklarını da unutmuş değilim. O zamanlarda herkes okurdu, yüzlerce mecmua, dergi, mizah, çocuk çizgi romanları havada satılır kalmazdı! Demek ki okumak o zaman okumakmış! Bu ülkenin yurttaşı da insanı o yıllarda okumadan duramazmış… Ve bu ülke ve o insanlar bugün yok ve o insanların tasarıları, düşleri de, kuşkusuz o günlerden bugünlere kalan mazide hoş bir seda dan başka bir şeyi kalmadı… Bu gerçeği kabul edelim. Okuduğum 230-530 bir bu kadar dergi mecmua mizah ağırlıklı çizgi romanlar saymakla okumakla yetişemiyordu, matbaa makineleri kalemler fırçalar… Elime geçen kitabı buldum mu/bulduk mu okuyorduk ya da okutturuyorduk, çoğunu aldığım gerçek. Öyle büyülenmişçesine okurdum ki, okumuşum ki kendimi kaybeder başka âlemlerde gezerdim!
Şimdi bu mucizevi arkadaşla dostla tanışmayı isteyen hiç yok! Oysa
ben hala o ilk günkü gibi dostla yeniden, ilk buluştuğumuz o günkü her gün
buluşurum hala. Bir kitaba, bir insan gibi aynı değerde özen göstermek
gerektiğini anlamak için 45-50 yıl mı gerekiyor? Evet, gerekiyormuş değer
vermeyenleri görünce üzülünce! Şimdi çok iyi bildiğim şeyi, o zamanlar
bilmiyordum, böylesi günlerde kitapların okunmayacağını bir köşede yalnızlığın
içine hapis edilerek unutulacağını! Kitapta bizim gibi canlıdır, ama insan için
her zaman söyleyemezsiniz böyle bir iddia bulunamayız, bugün var yarın yok,
yani bir varmış bir yokmuş misali…
Bunların birini okumanın diğerine üstün ya da
yetkin kılan bir şey olduğunu artık öğrenmiş bulunuyorum. Sonuçta tümünü de yok
eden ortadan kaldıran yani kusurla, aralıkları doldurandır kitap ve okumak. Bu
sancılı, ağrılı süreçte, etinden etini koparan, koparmak zorunda kalan sanatçı,
yazar, şair kendisiyle kendisi arasına bir aralık bırakarak kendinden bir an
vazgeçerek, uzaklıkları mesafeleri bir araya getirmek için zorlar, kendi ihtiyacından
vazgeçerek yazar. Bunun farkına varanlardan olmamız dileğimle, selamlarımla.
Mehmet Aluç