Terk edilmiş sınıfın tek müdavimi idim öncemde asılı ne varsa bilfiil ellerimle duvara astığım bir tablo gibi.

İçimin ikliminde saklıydı her şey her insan ve mazeret dahi beyan etmeden bodoslama daldığım terk edilmiş sınıf.

İçimdeki röntgen cihazını devreye soktum ve günü de sınıfı da tek tek belgeledim o gün aslında her gün yine de bazı zaman aralıklarında isabet oluyordu yaptıklarım ne de olsa sınıfın yeni öğrencisiydim ve delice sevdiğim okulumda da ikinci yılım iken.

Dolduruşuna gelmiştim nerede ise tüm insanların en başta babamın ve Anadolu Liseleri sınavını kazanmak adına ek bir gayret sarf etmemiştim. Ben şanslıydım çünkü ilkokul öğretmenim eşsiz bir öğretici idi ve de iyi bir dinleyici ve ikinci annem.

Devasa sözlükler vardı çantamda elbet İngilizce ’den İngilizce ’ye ne de olsa İngilizce ağırlıklı bir eğitimin zemin katında başlamıştım ben hafriyat çalışmalarına ve işte iyi bir öğrenci olmanın da hakkını veriyordum.

Meziyetlerimse kimine göre eziyet idi.

Beden dersinden muaftım çünkü alerjik bronşitim olduğu için terlemem yasaktı bir de her hafta iğne oluyordum polene ve soğuğa karşı direnç kazanmak adına.

Sessizce girdiğim o terk edilmiş sınıfım sanırım ben de terk edilmiş bir öğrenci olmakla gurur duyuyordum.

Hazırlık sınıfımız dağılmıştı ve bizler pek çok sınıfa ayrı ayrı yerleştirilmiştik ve sınıfın yeni öğrencisi bendeniz ve birkaç arkadaşım daha o dağılan hazırlık sınıfından gelmiştik işte en çalışkan sınıfa: 1-C.

Özlemim var mıydı peki diğer arkadaşlarıma?

Olmaz mı ne de olsa geldiğim yeni sınıfımda zorluk çekiyordum onca insan zaten gruplaşmış ve beni ilk günden dışlamışlardı ve İngilizce öğretmenimiz daha doğrusu 1-C sınıfının gediklisi İngilizce öğretmenimiz beni sürekli göz hapsinde tutuyordu ve ne yazık ki kadının kanı ısınmamıştı bana bense her ne yaparsam yapayım asla onu memnun edemiyordum.

Terk edilmiş bir sınıf ve dışlanan bir öğrenci olmanın verdiği karışık duygular ve huzursuzluk eşliğinde asla da aksatmazdım ödevlerimi bir de aralıksız yerimi değiştirdi öğretmenimiz.

Bazen sınıfın en arka sırasına gönderirdi beni bazense en ön sırada tek başıma oturturdu.

Bir piyon gibi gidip geliyordum sıralar arasında üstüne üstük hedef tahtasıydım ve en ufak yanlış yaptığımda hayli iştahı kabarırdı öğretmenimizin ve ben yaşlı gözlerle olduğum yerde kala kalırdım.

Sözcüklerim yoktu henüz.

Henüz alınganlık ya da kinaye nedir, bilmediğim.

İşim gücüm öğrencilikti işte üstelik çalışkan ve azimli bir öğrenciydim.

Sus pustum da.

Silik değildim saygılıydım sadece.

Dünden bu güne değişmeyen ve de…

Sınıfın piyonu olarak fink attığım sıralar ve kimse benim hızıma yetişemiyordu her an başka bir sıraya tayin olabilirdim ve oldum da ta ki o gün olanlara değin…

Kumral ve dişlek bir çocuktu Güray belki de sınıfın en asil asisi.

Hınca hınç kalabalık olurdu sınıf ne zamanki bir kavgaya sebebiyet verse Güray ve öğretmenin gözbebeği idi hani beni sevmeyen İngilizce öğretmenimizin.

Uyumsuz olup olmadığı ilgi alanımda değildi çünkü ben sadece kendimle ve dersimle ilgiliydim ve başıma gelecekleri asla tahmin dahi edemezken.

Güzel bir gündü. Hoş her gün güzeldi benim için ne de olsa öğrenci olmak benimle özdeş ve ders çalışmak da vazifem iken ve sınıfa girdim o gün ve sırama yöneldim ta ki birileri bana seslenene değin:

‘’Artık o sırada oturmuyorsun, Gülüm.’’

Kimdi sahi bunu söyleyen ve sırtımı dönüp de baktığımda Güray’ın bana hain hain sırıttığını gördüm. Ne yani o mu karar verecekti nerede oturup oturmayacağıma?

Ses dahi etmedim ve sırama yöneldim. O ise bir koşu gelip aldı eşyalarımı ve kendi sırasına götürdü.

‘’Artık sıra arkadaşıyız dört göz.’’

Hah, bir de bu eksikti. İyi de ben ona şaşı ya da hain vurgusu yapıyor muydum?

Cevap vermeme dahi fırsat tanımada bu sefer sınıfa giren İngilizce öğretmenimiz yeniledi cümleyi:

‘’Haydi, geçin sıralarınıza. Sen de Gülüm ve Güray.’’

Eyvahlar olsun!

Sessizce sektim sırama bir de duvar tarafına oturtmaz mı beni zaten tahtayı zor görüyorum…

Sırada aralıksız hareket halindeydi şaşkın çocuk ve sürekli beni duvara doğru itekliyordu bu arada ders başlamış ve hocamız hızını alamamış şimdi de camı açmıştı.

‘’Ne güzel bir gün. Oh, mis gibi hava.’’

Bir de bana sormalı ben ter içindeydim ve adeta duvara yapışmıştım.

Beden dersinde sınıfta nöbet tuta tek öğrenci ben iken.

Bir de duvara toslamış ve tost misali duvara yapıştığım.

Bizimki ise sinsice gülüp bir yandan saçımı çekiyordu.

O ders nasıl geçti bilmiyorum ve blok ders devam ederken bense derse dikkatimi veremediğim gibi ve ses çıkarmam dahi yasakken ve nasıl olduysa tüm gücümle ve sol elimi yumruk yapıp yapıştırdım Güray’ın sağ kulağına ve bingo!

Sahi, güzel bir gün müydü?

Tüm sınıf ve de öğretmen bana ve Güray’a yöneltişlerdi bakışlarını derken sınıfta alkış koptu ve öğretmen ne yapacağını bilmez halde olaya da müdahil olamamışken ve Güray’ın sağ kulağı koyu kırmızı idi ve ben sınıfın çömezi ve dört gözü nasıl da atağa geçmiştim üstelik yapacağımdan bihaber.

Sınıf inliyordu.

Kimisi ıslık çalıyor kimisi olaya şaşkınlıkla ne yorum yapacağınız bilmez halde sadece odaklanmışlardı üzerime.

O gün ve o ders nasıl sonlandı bu gün bile hatırlarım ve elbet ertesi gün velim çağrıldı okula.

Şükürler olsun ki çocuğun kulağında bir sıkıntı yoktu yoksa büyük ihtimalle zindanlarda çürüyecektim Anadolu Lisesi diye çıktığım yolda ve annemin okula gelmesiyle ve pek çok sıkıntının ardından paçayı kurtardım ve sınıfın en uysal kızı benim sıra arkadaşım oldu üstelik artık bir sıradan diğerine yollanmamak üzere ve o günden sonra hep uzak durdu Güray benden.

İngilizce öğretmenimiz çok tanınan sevilen bir hocaydı okulda ve haftalar evvel onun vefat haberini okuduğumda direkt o ana ışınlandım.

Bir kere bile kötü anmadım onu ömür boyu ama içimde açtığı yarayı da kolayca kapatamadım.

Nurlar içinde uyu, öğretmenim…

 


( Sahi Güzel Bir Gün Müydü... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 4/19/2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.