TAPUTU
ARKASINDAN
Ahmet
AYAZ
Gaziantep
Güneş Gazetesi 29/11/2022
………………………………………
Davut Hilmi Çakır Hakka yürüdü. Eğitimci-İdareci
Kenan Çakır Hocamızın büyük amcasıdır. Davut Hilmi Çakır. Hemen, O’nun güzel
anıları geldi aklıma.
Gençlik yıllarımda büyüklerimden
duyardım. Gaziantep’in Oğuzeli İlçesinde
Cumhuriyet Savcısı Davut Hilmi Çakır’ın adını. O günden bu güne kadar hafızamdan silinmedi.
Ben ebediyete göç ettiğini sandığım Davut Hilmi Çakır’ın, birden bire
internette 23/11//2022 günü vefat ettiğini gördüm. Yıllardır usumda yaşattığım Davut Hilmi
Çakır’ın mezarı başında ve mevlüdü şerifinde bulunmayı çok istedim.
Sigortacımız Bilal Çakır Beyi arasaydım, belki de beni götürürdü. Hiçbir kimseye yük olmak
istemediğim gibi, ona da yük olmak istemedim. .
Saygıdeğer okurlarım. Barak Üniversitesi
sözünü duymuş olmalısınız. Davut Hilmi Çakır 1932 tarihinde Nizip’in Karacurun
Köyünde Dünyaya gelmiştir. Her ne kadar Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden
mezun olup, ülkemizin çeşitli yerlerinde
hakimlik, savcılık yapmış olsa da, barak kültürü rahmetlide yerini
almıştır. Barak da adlarını sayamayacağım kadar önemli Barak Ağaları var. Barak
Kültüründe akıllardan silinmeyecek muhterem insanlar var. İşte bunlardan birisi
de barak kültürü ile yetişmiş bir genç hukukçudur. Oğuzeli’nin Yakacık Köyünde
Rahmetli (EBBAH ALİ) Ali İnci’den aldığım şu bilgi, yarım asırdır hafızamda saklı kaldı. Şimdi burada sizler ile paylaşıyorum.
Bu bilgiyi size aktarmakta suç işledimse, şimdiden özür diliyorum. Gençlerimize
örnek olarak düşündüm ve bu sebepten, kaleme alıyorum.
Rahmetli Davut Hilmi Çakır Oğuzeli’nde
Cumhuriyet Savcısı iken, komşu köylerinden, iki tanıdığı davalı varmış. Bunlar
mahkemede Davut Hilmi Çakırdan, ikisi de ayrı ayrı zamanlarda uğrayıp destek
istemişler. Çakır, bunları barıştırıp, kendi aralarında davalarını halletmek için uzun bir uğraşıda bulunmuş. Ama
bunları bir türlü ikna edememiş. Bunları yola getiremediğine çokça da üzülmüş.
Bir sabah Davut Hilmi Çakır Beyin kapısı çalınış. Kapıyı eşi açmış. Kapıda bir
adamın elindeki bir teneke eritilmiş hayvansal yağı, hediye getirdiğini
söylemiş. Eşi çakıra haber verince, Çakır çok üzülerek “Ahhhh ah! Hanım o yağı
al, bu köylüler B… ku yemeliler, biz de yağı” demiş. Üzülerek ve
kehren. Yağı getiren adam sesini çıkarmadan, kapıdan uzaklaşıp, köyün yolunu
tutup, yolda yürümeye başlamış.. Bir
müddet yolda yürüdükten sonra, bir at arabasındaki hasmı ile karşılaşmış. Hemen
atın yularından tutarak, atı geldiği
yöne çevirmiş. Hasmına olayı anlatmış, “Ben Davut Hilmi Çakırdan bu kötü
sözleri duydum. Bari sen duyma. Allah bilir bana bunu söyledi. Sana ne söyleyecek?” demiş.. İki hasım yolda
konuşmuşlar ve biri birlerine söz vermişler. Köye gidelim, köyümüzün büyükleri
bizi haklaştırsın. İkimiz de razı olalım demişler. İki hasımları köyün
büyükleri barıştırmışlar ve haklaştırmışlar. Olay orada bitmiş. Çakırın sayesinde mahkeme de sona
ermiş. Hani derler ya; “At ölür meydan
kalır, yiğit ölür şan kalır” O
zamanın, Genç Cumhuriyet Savcısı Davut Hilmi Çakırı da, burada böylece anmış
olduk. Bir örnek insandır. Mekanı Cennet
olsun diyorum.