"Oku seni yaratan Rabbinin adıyla Oku"
Farkı fark etmek için bakmak, görmek ve anlamak lazım. Önce “at gözlüğümüzü” çıkarmalıyız ve bakmalıyız çevremize, olaylara, gelişmelere. Sonra, anlamak için görmeliyiz, biz insanoğluna verilen “akıl” nimeti ile tefekkür ederek.

İnsanın ruh âleminde vezîr-i âzam olan akıl, bizi hakikate götüren en büyük fırsattır. Bu fırsatı değerlendirmeyenler sadece seyirci kalır. Yani bakarlar ama göremezler.

Hakikate ulaşamayan akılsızlar bizim haşamalarımıza, başörtümüze bakakalır öküzün tirene baktığı gibi.

İşte, farkı fark etmek için temel nokta akıldır. Ama hakikati gördüğü halde kabullenmeyerek teslim olmazsa insan, yaşayan bir ölüdür. Aklımız bize önder olmalı ama yeterli olamayacağını unutmamalı. Bir sınır var aklın ulaşabileceği, bu sınırın ötesi teslimiyettir. Tam teslimiyet. Kulluk burada başlar, Cenab-ı Hak hidayet verdi ise eğer!

Çağdaş olmak veya gelişmek ne anlama geliyor?

Bu sualimi sizlerin yorumuna bırakıyorum.

Çağdaş olmaktan ziyade, “çağlar üstü” olmayı istemez misiniz?

Önderimiz, liderimiz, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) bize eksiksiz yol gösteren tek liderdir. Kuran ahlakı ile kendini hemhal edenler örnek şahsiyetlerdir.

Biz üç kıtaya hükmetmiş bir milletiz. Altı yüzyılı aşkın bir zaman diliminde insanlara huzur, refah ve saadet vermişiz. Bu başarı önderlerin ve halkın Kuran ahlakını yaşamalarından kaynaklandığı kesindir.

Örf, adet, gelenek ve göreneklerimize ne derece bağlı kalmalıyız diye soracak olursak.

İlk olarak şunu bilmeliyiz ki İslam tek bir milletin dini değildir. Bu yüzden İnanç, geleneklerden önce gelir.

İkinci olarak kendimizi İslam kurallarına göre törpülemeliyiz. Eğer kendi istek ve arzularımız ön plana çıkıyor (ki buraya gelenek – görenek, örf – adet kavramları da konulabilir) ise yaşadığımız dinin sadece adı İslam olur.

Tevhid kavramının temelinde yatan ilk “La” dır. Yani inkâr etmek, kafamızda yatan bütün ilahları inkâr edeceğiz. Kanun koyan, tek söz sahibi olan Allah (c.c.) harici her şeyi kafamızdan silip atacağız.

Elhamdülillah, Rabbimiz bizi Müslüman bir milletin evladı olarak yarattı. Osmanlının torunuyuz ama şu halimize bir baktığımız zaman utanıyor ve sıkılıyorum. Neden?

İlim ve fen ile uğraşacaklarına, senelerdir dinimizde bir emir olan başörtüsü ile uğraştılar.

Bir genç kız başını açtığında akıllı, örttüğünde salak mı oluyor? Veya (ne niyetle yapıyorsa, fark etmez) kolunu, bacaklarını açarak, eline yüzüne, orasına burasına sürmeler, kalemler, rujlar vb. sürerek çağdaş oluyor da, Allahtan korktuğu için veya geleneklerden dolayı veya zevkinden dolayı tesettüre bürünen başka bir bayan gerici mi oluyor?

Ülkemizin zengin madenlerini değerlendirip, ağır sanayi hamleleri kurarak kendimizi dünya da söz sahibi yapacağımıza, partiler arası laf atışmaları ile zaman geçirip durduk. Göremedik bir türlü “Önce ahlak ve maneviyat” diyerek yola çıkan lideri.

Barış için savaş – güven için silah zihniyetine sahip kapitalist ülkelere “SUS ve otur oturduğun yerde” diyeceğimize, onların kurduğu birliklere girmek için habere yalakalık yapıp durmadık mı?

Nükleer santraller kurmak varken, çocuklarımızı dünyada söz sahibi olabilecek âlimler – profesörler olarak yetiştirmek varken, sporda, sanatta, kültürel vb. sosyal aktivitelerde ülkeler arası işbirliği yaparak onlara kendimizi ve Kuran ahlakını anlatmak varken, teknolojide – makinede yeni icraatlar yaparak patent sahibi olacağımıza neden vaktimizi “kurtlar vadisi”, “yaprak dökümü”, “5. Boyut”, “Ezel”, “Türk malı” ve şimdide “Fatma’nın suçu ne ” gibi dizileri izleyerek vakit kaybediyoruz.

Gelin birlik olalım. Irkçılığı, cehaleti bırakıp şeytanın oyunlarına gelmeden “Yeniden Büyük Bir Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya” düzenini kurmaya ne dersiniz?

Nasıl mı?

Asır suresi ile.

·         İman edelim. Kime? Allah’a kâmil bir iman ile tam teslim olalım. Bu yetmiyor.

·         Salih amel işleyelim. Allah’ın bizden istediklerini O’nun rızası doğrultusunda yapalım. Bu da yetmiyor.

·         Hakkı ve Sabrı tavsiye edelim. İyiyi, Güzeli, Doğruyu, Faydalıyı ve Adil olanı tercih edelim ve yaşayarak tebliğ edelim.

Bir kötülük gördüğünüz zaman ona hemen elinizle müdahale edin. Gücünüz yetmiyorsa dilinizle, ona da gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğz edin. Son yöntem imanın en zayıf olanıdır.

İyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan ve insanları hayra çağıran bir topluluk bulunsun. Bu topluluk başımızda olsun. Seçimlerde başımıza yetki verdiğimiz kişileri iyi değerlendirin ve ona göre seçiminizi yapın.

Kısacası seçim hakkınız var istediğiniz dini seçebilirsiniz ama hakikat yani kurtuluş İslam dinidir. 2 kere 2…

( Fatmanın Suçu Ne başlıklı yazı onur-alp-dem tarafından 22.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.