Evet huzur ! Ne kadar da ihtiyacım var bu efsunlu kelimenin kucağına sarılmaya. Bir yakalayabilsem onu ah bir yakalayabilsem ! Yakaladıktan sonra sarmaş dolaş olacağım, ta ölünceye kadar…

Bazen kendi kendime soruyorum: Zor mu bu kadar huzuru yakalamak? Belki çok kolay, belki de onu fanusların içinden çıkarmak kadar çok çok zor…

Yine de uğraşıyorum, dün uğraştığım gibi. Yine de ona aşığım, dün âşık olduğum gibi. Nasıl âşık olunmaz ki ona?

 Bazen yemesek de uyumasak da nefsimiz dayanabiliyor, direnç gösterebiliyor. Ama onsuzluğa bir saniye bile tahammül edemiyoruz. Ve dilimizin çemberini kırarak baş kaldırılarımızı doruk noktasına çıkarıyoruz. Hayatımızı anlamsızlaştırma pahasına bile olsa, güya özgürlüğün tadını çıkarmak adına bunu yapıyoruz. Rahatladığımızı zannediyoruz, yüceldiğimize inanıyoruz. Ama farkında değiliz ki, içimizde biriktirmiş olduğumuz bütün artılar, kısa süre içinde eksiye dönüşüyor.

Bu eksilerin girdabı içinde kimimiz “ ölüm ve intihar senaryoları “ üretiyor; kimimiz de çevresinde insan eksiltmek pahasına da olsa hüsranlarını doruğa ulaştırıyor.

O ( huzur ) çağırmakla gelmez. O, yaşanmalı. O, hayat anlayışımız olmalı. Onunla kucaklaşabilmek için dünyanın bütün eksilerini kendimize çekmeliyiz. Yani;

Güle değil, dikene talip olmalıyız. Öleceğimizi bilsek dahi ışığa koşmak için pervane olmalıyız. Öbür dünyada ateş görmemek için, bu dünyada ateşe talip olmalıyız.

Evet dostlar, evet canlar. Verdiğim bu misaller, nefsimiz için çok zor. Ama bunları da yapmadıktan sonra, “ huzur “ denen sevgiliyi kollarımıza alıp kucaklayamayız ki… Bize kolay kolay yaklaşamaz o zaman…

Hiçbir şey kolay anlaşılmıyor, kolay idrak edilmiyor. Öyleyse zora talip olmak lazım. Zoru öğrenmek lazım. Ve zor olanda karar kılmak lazım. Ancak o zaman rahatlarız.

Onu yakalamak için menziller aşmak gerekir. Bu menzilleri aşabilmek için de üç yol vardır: HAM olduğumuzu bilmek,gönül kazanında PİŞMEK ve aşıkların sofrasında OLGUNLUĞA ulaşmaktır. Bu merhalelerden geçmedikten sonra, huzuru boşu boşuna aramayın, hiç bulamazsınız. O, sizden fersah fersah uzaklaşır.

İsterseniz uzakları yakın edersiniz. Bu sizin elinizde. Rabbin size verdiği cüz-i irade, onu size yaklaştıracak derecede güçlüdür.

Evet dostlar, bütün bu anlattıklarımdan sonra, kendime döneyim isterseniz. Peki, ben huzuru buldum mu? Ah bilseniz, onu kaç sefer kucakladım ama ellerimden her kucaklayışımda sabun köpüğü gibi uçtu gitti. Demek ki daha PİŞMEMİŞİM. Ve benim de şu satırlara döktüğüm cümleleri anlamaya ihtiyacım var.

Ey huzur, ayrılma kollarımdan ! Seninle izdivaç yapmak istiyorum.

 

( Huzur başlıklı yazı pervane tarafından 26.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.