Sherlock Holmes ile Dr. Watson kampa giderler. Güzel bir yemek yiyip bir şişe de şarabı devirdikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Holmes uyanır ve arkadaşını dürtükler.
• “Watson, yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle”
• Watson cevap verir: “Milyonlarca yıldız görüyorum”
• Holmes sorar: “Bu sana neyi gösteriyor”
• Watson bir an düşünür ve yanıtlar: “Astronomik olarak milyonlarca galaksinin ve dolayısıyla milyarlarca gezegenin varlığını görüyorum… Yıldızların konumuna bakarak saatin üçü çeyrek geçtiğini çıkarıyorum… Teolojik olarak tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum… Meteorolojik açıdan da bugün havanın çok güzel olacağını tahmin ediyorum. Neden sordun? Sana ne gösteriyor?”
Holmes arkadaşını sabırla dinlemiştir ama artık dayanamaz:
• “Ulan hıyar, çadırımızı araklamışlar!”
Anlattığım bu fıkra ile ne ima ettiğimi belki anlamışsınızdır. Vatan elden gidiyor bunun farkında değiliz.
Bazı kalasların şu cümleleri beni deli ediyor “toprak parçası bu, hiç araklanır mı?”.
Kendi durumumuzun farkında değiliz. İlk önce A.B.D başkanının yanında bacak bacak üstüne atmış bir başbakan gördük yüreğimiz kabardı. Davos’ta “One minute” dedi son padişah olarak karşılandı. Strazburg’da, Avrupa konseyi parlamenterler meclisinde yaptığı konuşma ile medyada “Avrupa’ya sert çıktı”, “Avrupa’ya fırça”, “Dinle Avrupa” gibi başlıklar ile haberlerde anıldı. NewYork’ta BM Genel Kurulunda yaptığı konuşma ile bizleri bile umutlandıracaktı neredeyse.
Konuşmalar çok güzel ama icraatlar bunun tam tersi. Okuduğum haber buna küçük bir örnek; TÜRKİYE ile İsrail arasında yaşandığı söylenen yüksek tansiyon iki ülke arasındaki işbirliğini ve ticareti etkilemedi. İki ülkenin dış ticaret hacmi 2011’de 2,8 milyar dolara ulaşmış. Yüzde 26’lık bir artış söz konusu.
“Malatya’da füzeler, 
Brüksel’de düğmeler
Ben Amerika’yı çok severim
Yaşasın 19 Mayıs... :) ” 
Çıkarı olmasa bazı konularda taviz verir mi düşman? 10 yıl geçti, Kuran öğrenim yasağı kalktı ve bunu büyük bir başarı olarak görüyorlar. Başörtü yasağı üniversitelerden kalkmış diyor, arkası karanlık partinin peşine takılan kuzular. Önceleri ben başörtüsüne yakışıyor muyum diyen bir nesil vardı şimdi başörtüsü bana çok güzel yakışıyor diyen modacı bir nesil.
Tabii olan her şey etkili ve kalıcıdır. Suni heyecanlar pastanın üstüne dökülen krema, makarnanın üzerine dökülen sos gibi geçici lezzetler tattırır bize. Aslolan bu sosun altında neyi yediğimizdir. (*)
Yediğimiz haram mı helal mi farkında değiliz. Kafamıza takke taktık ama alnımız secdeye gitmiyor. Başörtüsü serbest olsun ne çıkar şu zamanda, ben bir kadının tüm iç çamaşırlarını görüyorum sokak ortasında. Yani atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Bulunduğu durumun farkında olmamak her durumdan daha kötüdür.
Hasta olduğunu bilmeyen için doktorun ne kıymeti var… Ağızlarımız açılıp dişlerimize, göz kapaklarımız kaldırılıp gözlerimize bakılırken hür olduğumuzu sanıyorsak hürriyetin ne önemi var! (*)

(*) “Posta Kutusundaki Mızıka” A. Ali Ural
( Yaşasın 19 Mayıs... başlıklı yazı onur-alp-dem tarafından 3.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.