Değerli Yazım Dostlarım,
Şuna eminim ki, aklınızdan şu
soru hızla geçmekte:
"Ülkem ekonomik krizde,
binlerce şehit ailesi maddi manevi azap içinde, bir de üzerine VAN DEPREMİ sonrası can-mal kaybı var,
şimdi ben bu 18-20 yaşındaki gençleri mi düşüneceğim?"
Haklısınız...
"Bana dokunmayın
da...."
Ama kazın ayağı öyle değil
ki...
Yarın Van Depreminden YETİM-ÖKSÜZLERİMİZ aynı adrese yolcu
olmayacak mı?
Kısacası bu çocuklar BİZİM CANLARIMIZDAN ÇIKMA.
Onlara sıcak bir yuva
bulmak-kurmak çok da zor değil. Dün TV’DE Beyaz Show'da ilk 30 dakikada
milyarlar toplandı. Bir hayırsever vatandaşımız mutlak vardır.
Hepimiz çocuk okutuyoruz. Tabi ki
öncelikle ailemizi düşünmek zorundayız. Ama bizlerin en azından ellerimizi
ısıtacak bir sobamız ve sıcak bir yuvamız var. Bir tas çorbamızı içebiliyoruz.
Ya o gençlerimiz? Ve önümüz
karakış...
Bir gün bir dostum bana sordu:
-"Emine sen mallarının zekâtını
veriyor musun?"
Ona şaşkın bakışlarımla yanıt
vermiştim:
-"O ney yahu! Tırnağımla
kazıyarak, zar zor aldığım evlerimizin zekâtını nasıl vereceğim ki? Bizler
emekli maaşlarımızla geçinen, üstüne üstelik daha unumuzu eleyip de duvara
asmadık ki!.. Bir genç okutuyoruz. Ne zekâtıymış bu?"
O
arkadaşımın bana neden sorduğunu kısaca size anlatmak isterim:
...Efendim, bizim hem yazlık
hem de kışlık evlerimiz olduğu gibi, Allah olmayanlara da versin; eşim ve ben
tam 46 sene devlette çalışıp emekli olmanın bedelini sağa sola savurmadık,
kendimize göre yatırımlar yaptık. Bu yatırımlarımızı da daha sonraki yıllarımızda,
önce altın biriktirme, sonra altınları bozdurup toprağa yatırımla
nemalandırmıştık. 25 yıllık arkadaşım bütün bu çabalarımıza yakından tanık
olduğundan, bize mallarımızın ZEKÂT verip vermediğimizi sormasının asıl sebebi
de, kiracılarımızın bizlere yaşattığı “maddi manevi sorunlardı.”
Kısacası ZEKÂT vermeyi unutmuş,
ama ihtiyacı olanlar mı desem, kurnazlar mı desem, kaptırıyorduk. Adeta “bir
mıknatıs” gibi yamuk insanları üzerimize çekiyorduk. Maddi yardımlarımızı sivil
toplum örgütlerine yaptığımız aklıma düşünce; arkadaşımın bu önemli tespiti
sonrası ona bilgilenmek açısından sordum:
-"...Biz yıllarca
yardımlaşma derneklerinde görev aldık ve her ay düzenli ödemelerimiz oldu, bir
de bazı yoksullara elimizden geldiğince maddi desteğimiz oldu, onlar ZEKÂT
yerine geçer mi?"
Arkadaşım da rahatlamıştı;
-"Geçmez mi, geçer tabi.
Allah kabul etsin."
Arkadaşım içime kuşku
salmıştı,biraz bilgi almak açısından kendi kütüphanemde gezindi gözlerim, iki
ciltlik bir İslam İlmihalin sayfalarını karıştırmaya başladım.
Diyanetin İlmihal Kitabının
Cilt I ve Cilt II Sayfa:101/161 de “zekâtın kimlere verildiği ve nasıl
verileceği” konusu yazılmıştı. Bu bilginin doğru olduğunu var sayarsak zekât;
-Fakirlere verilir.
- Memurlara verilir.
-Müellefe-i kulube verilir.
(Müellefe-i Kulub, İslam dinini yeni kabul etmiş kişilerdir.)
-Kölelere verilir.
-Borçlulara verilir.
-Düşkünlere verilir.
-Yolculara verilir.
-Geliri olmayan kuran ilmi
tahsil edene verilir.(-O zaman üniversiteler yoktu, şimdiyse okuyan çocuk ve
gençlerimizi düşünmeliyiz.-)
Yukarıdaki maddelerden
kimilerine aklım erdiğince us yürütmeyle “eh, olabilir” düşüncesiyle, “acaba zekâtın
verme koşulları ve miktarı nedir” sorularıma yanıt bulma ümidiyle sayfaları
karıştırdım.
Sayfa:
71/91 de okuduklarımsa arkadaşımın sözlerini doğrular nitelikteydi:
"...Bir malda zekât borcu
doğduktan sonra, bu borç ödenmeden önce o mal çalınmak, kaybolmak, gasbedilmek
gibi yollarla helâk olsa; mükellef ister ödeme imkânına sahip olsun veya
olmasın, Hanefîlere göre zekât borcu düşer. Fakat bu malı bağış veya satış
yoluyla tüketirse zekât borcu düşmez, zekâtını vermesi gerekir.”
Ve
zekât nasıl, ne şekilde verilir sorularımıza yanıtı buldum:
-Altın, gümüş, para, ticaret
malları ile koyun ve keçiden 1/40 oranında,
-İnek, manda ve benzeri
büyükbaş hayvanlardan 1/30 oranında,
-Tahıl, meyve ve sebzelerden
1/10 oranında zekât verilir. Eğer bir kimse bu ürünleri yetiştirirken para
harcayarak sulama yapıyorsa 1/20 oranında zekât verir.
-Devenin zekâtı olarak ise 5
deve için 1 koyun verilir.
O zamanın sosyal ve ekonomik
koşulları göz önünde tutulmuş. Şehirde yaşayan bizlerin ne devesi, ne keçi ve
koyunları var. Ancak kırsal beldelerimizde yaşayan zengin kişileri, yukarıdaki
maddelere göre ZEKÂTI hak eden kişilere verebilirler. Kentlerimizde yaşayan
durumu iyi, taşınmaz mallardan gelir kazanan kişiler de zaten devlete senelik
vergi olarak ödemektedir. Hatta taşınmaz mülkleri satıp-aldığımız zamanda da
oldukça yüklü vergiyi devletin bankalarına ödemekteyiz.
Devletimiz, şu durumda ister
istemez Hz. Ömer’in adaletini uygulamaktadır.
Bu bilgilerle vicdanımı
rahatlattıktan sonra içimdeki huzursuzluğu yok edememiştim. Çünkü yediğim
lokmalar boğazıma diziliyordu. Radyatöre elimi koyduğumda önceden elimden tüm
bedenime sıcaklık yayılıyorken şimdi içim üşümekteydi.
Aklıma o anasız babasız
çocuklarımız gelmekteydi.
Kimileri depremde yitirmişlerdi
ana ve babalarını, kimileriyse VATAN SAĞOLSUN diye şehit olmuştu askerlik
vazifesini yaparken.
Eşime sordum:
-“…Var mısın bu ay sadece üç
öğün yemeği iki öğüne düşürmeye?”
O hemen atıldı:
-“Varım canım, Çanakkale’de askerin
yemek listesini anımsadın mı?” diye sordu.
Anımsayınca gözlerim yaşardı,
boğazımda yüreğimin özleri birikti. Yutamadım…
Çanakkale
savaşı askerin yemek listesi:
43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölük, 1917 yılı
yemek listesi;
-15 Haziran Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam:
Yağlı buğday çorbası ve ekmek.
-26 Haziran Sabah: Yok. Öğlen: Yok. Akşam: Üzüm
hoşafı, ekmek.
-18 Temmuz Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam:
Yarım tayın ekmek.
-8 Ağustos Sabah: Yarım ekmek. Öğlen: Yok. Akşam:
Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek yok
-21 Temmuz 1917\'den itibaren ordu emriyle ekmek
istihkakı 500 grama indirilmiştir.
Yukarıdaki listeyi anımsayınca, bizlerin iki öğün bile
yemek yediğimize-yiyeceğimize şükretmemiz gerekir, diye düşündüm.
Yaklaşan Kurban Bayramı, zekatlarımızın doğru adreslere ve
gerçek ihtiyaç sahiplerine vermek için en uygun zaman, diye düşünüyorum.
Sevgi ve saygılarımla
Emine
PİŞİREN/27.10.2011
Not: YURT AYDER Başkanı Sn. Osman YILDIZ Beyle iletişim kurmak, 18 yaş
sonrası yetim ve öksüzler hakkında, bilgi almak isteyen arkadaşlarımız 0535 565 38 01 no’lu telefonla iletişim
kurabilirler.