“…Anne kız konuşurlar Küçük kız annesine sorar:
– Anne melekler uçar mı?
– Uçar
– Bütün melekler mi?
– Evet
– Peki bizim hizmetçi kız neden uçmuyor?
Annesi şaşırır:
– Hizmetçi neden uçacakmış kızım?
– Babam konuşurken ona hep “Meleğim!” diyor da
Anne öfkeyle fırlar:
– Ya öyle mi, o halde az sonra hemen uçar “

Yıl 1995…
Yer İstanbul’da bir çay bahçesi.
Masada üç erkek mühendis, iki kadın Devlet Opera Balesi Sanatçısı, bir de araştırmacı, tarihçi erkek yazarla sohbet ediyorduk. Laf lafı açtı ve sohbetin teması “kadın ve aile” olarak pişmek üzere geldi soframıza oturdu. Masamızdaki dört aydın erkek arkadaşım, erkeklerin akıl ve mantık yürütmelerine oldukça şaşırmıştım. Nedenini kısaca şöyle açıklayayım:
Efendim, erkeklerin poligam (-çok eşlilik-) kadınlarınsa monogam(-tek eşlilik-) olduklarını, bu nedenledir ki erkeğin evli olduğu halde eşine ihanet edebileceğini, tek eşle yetinmeyeceğini, işte bu nedenle dört hanımla evliliğin yasallaşmasının farz olduğunu söylediler. Bense onlara hiç unutmam;
“Bana öyle bir mantık getirin ki, sizi onaylayayım,” demiştim.
O dört erkek arkadaşımız;
“…Eğer bir erkek birden fazla kadınla evlenecekse, İslamiyet’te dört ana kural vardır. Şayet erkek bu kuralların birini veya dördünü uygulamazsa asla evlenmesi caiz değildir.”
İlgimi çeken bir konuda antenlerim açıktır. Hele ki, 1500 sene öncesinden beri süregelen, kadın-erkek tartışmalarına neden olan aydın bir sosyal konunun kalem ve dostlarımın gün ışığına çıkartması, konuyu daha da ilginçleştiriyordu. Onlara merakla sordum:
“Peki neymiş bu dört ana kural?”
“…Öncelikle ilk eşinin onayı gerekli. Onay vermezse o evlilik imkânsızdır.”
Verilen yanıt çok hoşuma gitmişti.
“Hımm, bu harika!.. Demek oluyor ki, sevdiğim erkeğe asla ikinci bir eş almasına izin vermeyeceğim…”
Anlatan mühendis arkadaşımsa,
“Neden izin vermiyorsunuz, evin bütün işlerini yeni geline yaptırır, rahat edersiniz” dedikten sonra kahkahayı basmıştı.
Bir kadın oluşum ve “poligam-mış, monogam-mış” gibi takıntılarım olmadığı için, ilk maddenin kadına ne kadar değer verildiğini anlamama yetmişti.
Diğer üç kuralı daha çok merak etmiştim.
“Hadi susma arkadaşım, diğer kurallar nedir?”
“İkinci kesin kural sağlıktır. Yani erkeğin evli olduğu kadınlarına cinsel açıdan yeterli olması gerekli.”
“Oh, ne ala!..” demiştim, neşeli bir sesle.
Masa başındaki kadın arkadaşlarım bu sevinçli halime kahkahalarla eşlik etmişlerdi. Ben daha da ileri gittim. Muziplik değil mi?
“…Farz edelim ki, ilk evlendiği kadın bu evliliği onayladı: O halde erkek bir gün bir kadında, diğer gün öbür kadında konaklamışsa, her iki kadına da eşit sevgi vermek zorundadır. Yani birinin iki yanağını öpmüşse, diğerinin de iki yanağını öpmek zorundadır. Öyle değil mi?”
Anlatan arkadaşım, “tabi ki,” dedikten sonra üçüncü maddeye geçmişti:
“Üçüncü kural erkeğin ekonomidir. Erkek evli olduğu kadınlara eşit derecede maddi desteklemelidir.”
Üçüncü madde de keyfimi arttırmıştı. İster istemez ellerimi çırptım.
“Bu madde de çok mantıklı geldi bana. Eğer, bir kadına ev-araba almışsa erkek diğerlerine de almak zorunda.”diye düşüncemi açıklamıştım.
“Öyle tabi” diye beni onayladıktan sonra son maddeyi söyledi:
“Diplomasi.”
“Aa, o ne demek? Her evlenen erkek meclise mi girmeli?”
“Hayır, tabi ki hayır!.. Ama dört eşi idare edebilecek bir hoşgörü veya beyaz yalan mı dersiniz siz bayanlar, pembe yalan mı dersiniz, işte o şekilde kadınlarını idare etmeli.”
“Hımm, bu şu demek oluyor mu? ‘Ah canım karıcığım, vah güzel kanaryam, vb” sözleri bir kadına söylemişse diğer kadınlara da aynısını söylemek zorunda değil mi?”
“Evet, aynen öyle…”
“Çok güzel. O halde bende eşime dört kadınla evlenmesine izin vereceğim” dedikten sonra bastım kahkahayı.
“Ha ha ha ha ha…”
Masamızdaki erkekler, verdiğim yanıta ve gülmeme bir anlam verememişlerdi. Anlatan mühendis arkadaşımsa vermiş olduğum yanıt hoşuna gitmiş olmalı ki;
“Ha eferim işte, şöyle yola gelin.”
“Diplomasi, bir çeşit kişinin yalan söylemesine fırsat verecek bir kural. Şuna artık emin oldum ki, kafalarına göre çapkınlığın ve sexin dinen yasal olması için, harem kurması için, bu maddeyi de cahiliye dönemindeki erkeklerin uydurmuş olabileceğidir. “
Ve sözlerimin fren balataları gevşemişti.
“Bu maddeyi uygulayan peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın ümmetinden olmayacaktır!”
İşte bu son cümlem kimi sofu inançların karşısında mantığın zaferiydi.
“Ne demek istedin şimdi, diplomasi suç mu? Barışı sağlayan bir düzendir.”
“Hayır, dört kadınla evliliği kendi kılıflarına sokabilecekleri bir çerçeveli gözlüktür. Kısacası siz erkeklerin amaçlarına araç olan bir düzendir. Bir hazır cevaplılıktır. “
Şimdi yıl 2011…
Ve halen bu dört hanımla evlilik tartışmaları sürüyor.
Değişen ve değişmeyen nedir?
Düzen mi, insan mı? Yönümüz nedir?
Sorulara yanıt ararken belleğimin arşivinde aklıma bir fıkra takıldı.
“…Temel trene binmiş, Kontrol gelmiş, biletinin İstanbul’a olduğunu, trenin Ankara’ya gittiğini söylemiş Temel kendinden emin:
– Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi? “
Peki, biz hangi yöne doğru yol alıyoruz?
Biliyor muyuz?

Sevgi ve Saygıyla

Emine PİŞİREN
19.07.2011
( Peki, Biz Hangi Yöne Doğru Yol Alıyoruz? başlıklı yazı BelkiBirGün tarafından 10.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.